Özellikle 20. Yüzyıl’ın ikinci yarısındaki hızlı teknolojik ve endüstriyel gelişmelerin beraberinde getirdiği çevresel değerlerin tahribi ve yenilenemeyen kaynakların hızla azalması günümüzde hız kazanarak sürmektedir.
Endüstrileşme ve yaşam biçimlerindeki değişmeye paralel olarak ortaya çıkan atıklar, zaman içinde logaritmik bir artış göstermiş ve bu atıklar nedeniyle yaşanılan yerel çevre sorunları küresel bir boyut kazanmıştır. Ozon tabakasındaki incelme, küresel ısınma, asit yağmurları, çeşitli doğal alıcı ortamlara özümseme kapasitelerinin çok üzerindeki miktarlarda yapılan toksik ve tehlikeli atık deşarjları bu kapsamda sayılabilir.
Çevresel değerlerin tahribinin önlemesine yönelik olarak geliştirilen ve günümüze kadar yoğun olarak kullanılagelen ilk yaklaşım, kirleticilerin ortaya çıktıktan sonra arıtılarak bertaraf edilmesi olmuştur. “Kirlilik kontrolü” yaklaşımı olarak vurgulanan bu yaklaşım; kirleticilerin ortaya çıktıktan sonra çeşitli çevre teknolojileri kullanılarak bertaraf edilmesi ya da giderimi olarak tanımlanabilir. Kirleticinin böylesi bir yaklaşımla giderilmesi ise yüksek yatırım gereksinimini de beraberinde getirmektedir. Konvansiyonel arıtma ve bertaraf tesislerinin yatırımcıya getirdiği mali yükler, bazı alanlarda ve ülkelerde kişi ya da kurumların çevresel yatırımlardan çekinmeleri gibi bir sonucu doğurmaktadır. Çevre sorunlarının artmakta olmasının nedenlerinden birisini de çevre korumaya yönelik kirlilik kontrolü yaklaşıma dayanan yatırımların çok yüksek maliyetli olması oluşturmaktadır. Süreç içerisinde oluşan atık miktarlarının ve arıtım maliyetinin sürekli olarak artması ile alıcı ortam deşarj standartlarının, kamuoyunda yükselen çevre bilincine paralel olarak, sürekli düşürülmesi, ürün ve hizmet üreten kurum ve sektörleri bu sorunun daha ucuz çözüm yollarını aramaya yöneltmiştir.
Bu yeni yönelim sonrası yapılmaya başlanan çalışmalar, alınacak basit önlemlerle bile, üretim surecinde faydalı bir ürüne dönüşemeden atık haline gelen malzemelerin daha etkin kullanımı sonucu, bu kayıpların önlenebileceğini ve aynı zamanda atık üretiminin de azalabileceğini ortaya çıkarmıştır. Bunu üretim ve hizmet sektörlerinde verimliliğin arttırılması, üretim için kullanılan malzemelerin çevreye daha az zararlı olanlar ile değiştirilmesi, üretim ve kullanım sürecinde gerekli olan su ve enerji ihtiyaçlarının düşürülmesi gibi adımlar izlemiştir. Sonuçta atık azaltılması, geri dönüştürme, yeniden kullanım, ürün ve hizmetlerin çevreye daha duyarlı tasarımı, vb. konular üzerinde yapılan araştırmalar hızla artmış ve “kirlilik kontrolü” yaklaşımlarının yerini “temiz (sürdürülebilir) üretim” yaklaşımları almaya başlamıştır.
“Temiz (sürdürülebilir) üretim” kavramı, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından “bütünsel ve önleyici bir çevre stratejisinin ürün ve süreçlere sürekli olarak uygulanması ile insanlar ve çevre üzerindeki risklerin azaltılması” olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanımlamaya göre temiz (sürdürülebilir) üretim;
- Üretim prosesleri için malzeme ve enerji tüketiminin azaltılmasını, toksik malzemelerin kullanılmamasını, tüm emisyon ve atıklardaki toksik madde miktarının düşürülmesini,
- Ürünler için malzeme eldesinden nihai bertaraf aşamasına kadar yaşam döngüsü boyunca olan olumsuz etkilerinin azaltılmasını,
- Hizmetler için ise çevresel kaygıların tasarım ve hizmet aşamalarına entegre edilmesini kapsamaktadır.
Temiz Üretim Yaklaşımları
- Kirleticilerin oluşumu, kaynağında ve bütünsel (entegre) tedbirlerle önlenir.
- Kirliliğin önlenmesi, proses ve ürün geliştirme sürecinin ayrılmaz bir bölümüdür, dolayısıyla hem daha koruyucu hem de daha etkilidir.
- Kirleticiler ve atıklar, zararsız hale getirilerek faydalı ürün ya da yan ürünlere dönüştürülebilecek potansiyel kaynaklar olarak değerlendirilir.
- Çevresel iyileştirmelerin ve temiz üretim gereklerinin yerine getirilmesi, tasarım ve proses mühendisleri de dahil olmak üzere kuruluşun tüm çalışanlarının sorumluluğundadır.
- Çevresel iyileştirmeler sadece teknik değil, aynı zamanda teknik olmayan yaklaşımları da içerir.
- Temiz üretim, sürekli olarak daha iyi çevre standartlarına ulaşmayı hedefleyen devamlı bir süreçtir.
- Toplam kalite, müşterilerin ihtiyaçlarına cevap verecek ürünler üretilmesinin yanı sıra insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerin en aza indirilmesi şeklinde tanımlanır.
- Aynı sorunu çözmeye yönelik temiz üretimin maliyeti başlangıçta yüksek olabilir, ancak uzun vadedeki uygulama, işletme ve bakım maliyetleri toplamı daha düşük olmaktadır; çünkü temiz üretim uygulamaları sonucunda malzeme, su ve enerji gibi girdilerin tüketimi azalmaktadır.
Temiz (Sürdürülebilir) Üretimin Sağladığı Kazanımlar
Temiz (sürdürülebilir) üretim, malzeme, enerji ve su tüketimlerinin seviyelerinden bağımsız olmak üzere, küçük ve büyük bütün işletmeler için uygulanabilir. Yapılan gözlemler, bu yaklaşımın, yüksek maliyetli yatırımlar yapmadan ortalama %10-15 seviyelerinde bir kaynak azaltım potansiyeli sunduğunu göstermektedir.
Temiz (Sürdürülebilir) Üretimin Bileşenleri Nelerdir?
Temiz (sürdürülebilir) üretim kapsamında gerçekleştirile-bilecek uygulamalar üç ana başlık altında sınıflandırılabilmektedir:
- Kaynağında atık azaltımı ve kaynak tüketiminin azaltılması
- Yeniden kullanım ve/veya geri dönüşüm,
- Ürün modifikasyonları.
Temiz (Sürdürülebilir) Üretim Faaliyetlerinin Sürdürülebilirliği
Temiz (sürdürülebilir) üretim firmada birkaç uygulama ile sınırlı kalabilecek bir konu olmamalı, firmanın yönetim ve üretim süreçlerine entegre bir yaklaşım olarak sürdürüle- bilir olmalıdır. Temiz (sürdürülebilir) üretim uygulamalarının firmada sürekli hale getirilebilmesinin en iyi yolu üst yöne- timce onaylanan bir çevre yönetim sisteminin veya bütün- sel bir çevre-kalite yönetim yaklaşımının yönetim kültürü-nün bir parçası haline getirilmesidir.
Çevresel yönetim sistemine sahip bir firmada gerçekleştirilecek bir temiz (sürdürülebilir) üretim değerlendirmesi belirli çevresel problemlere odaklanmak için etkili bir araç olabilmektedir. Öte yandan, firma tarafından temiz (sürdürülebilir) üretim uygulamasının gerçekleştirilmesi de çevre yönetim sisteminin kurulmasına ön ayak olabilecektir.
Hangi yaklaşımın ele alındığından bağımsız olarak, temiz (sürdürülebilir) üretim değerlendirmesi ve çevre yönetim sistemleri birbiri ile uyumludur ve birbirlerini tamamlamaktadır. Temiz (sürdürülebilir) üretim projelerinin teknik yönü daha ağırlıklıdır; çevre yönetim sistemi ise yönetimsel bir çerçeveye odaklanmakla birlikte teknik bir yaklaşım da gerektirmektedir.
Temiz (sürdürülebilir) üretim değerlendirmesi gibi, çevre yönetim sistemi de süreklilik içinde değerlendirmeli ve sürekli gelişim zorunlu hale getirilmelidir. Firma içi ve firma dışı çeşitli etkenlerin sisteme yansımaları olsa da genel olarak her çevre yönetim sistemi firmanın iş planı ile uyumlu ve onu tamamlayıcı şekilde olmalıdır.
SADECE BİR DÜNYA VAR, SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇEVRE İÇİN ELİNİ TAŞIN ALTINA KOY...
Yazar: Gamze CİVELEK
Tüm güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi sosyal medyada takip edin...