Her geçen gün hızla artan nüfus ve değişen yaşam standartları gerek atık hacmini gerekse de atık kompozisyonunu çeşitlendirerek kontrol ve yönetimini zorlaştırmaktadır.
Katı atıkların oluşturduğu kirlilik ile buna bağlı mevcut ve potansiyel riskleri boyutunun her geçen gün artması, doğal kaynakların azalması ekonomik ve diğer nedenlerle çağımızda katı atık yönetimi gittikçe önem kazanmaktadır.
Ülkemizde 1991 yılında yürürlüğe giren Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ile ilk kez atık konusunda yasal çerçeve belirlenmiş ve bu yasal düzeni 1993 Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ,1995 Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ile ilerleyen AB serüvenimizde tüm atık direktiflerin ülkemizde uyumlaştırması ile mevzuatımız da hızlı bir şekilde gelişti. Özellikle son zamanlarda konuşulan Tek Kullanımlık Plastik Direktifi ve ardından gelen Yeşil Mutabakat konuları, ülkemizde de atık yönetimi konusunda yeni yeni harekete geçirdiğini söylemek yanlış olmaz.
Artık tüm düzenlemeler ile atığın türüne göre yönetimi, taşıma işletme ve bertarafı hakkında birçok yönetmelik, tebliğ ve düzenleme yer almaktadır. Her bir düzenleme ile atık yönetiminde rol oynaması gereken paydaşların görev ve sorumlulukları pay edilir ve bütüncül bir yaklaşım ile yasal düzenlemeler yayınlanır.
Atık oluşumundan nihai bertarafa kadar bütün kademeleri içine alan entegre bir katı atık yönetiminin unsurları ve bunların birbirleri ile ilişkilerinin çok iyi bilinmesi elzemdir. Atık yönetimi; sistem içinde oluşan atıkların bertaraf edilmesinde çevreye ve ekonomiye olan etkilerinin en aza indirilmesini amaçlar. Bu amaca ulaşmanın en kısa yolu ise doğal olarak öncelikle atık miktarının azaltılmasıdır.
Entegre atık yönetimi, belli bir atık yönetimi hedefine yönelik olarak gerekli uygun yöntem, teknoloji ve yönetim programlarının seçilmesi ve uygulanması olarak tanımlanabilir. Entegre atık yönetimi aynı zamanda ilgili yasal mevzuatta öngörülen hususların sağlanmasını da kapsar.
ÖNLEME, İLK ADIMDIR.
Atık yönetiminin ilk ayağını oluşturan önleme çalışmaları en çok sanayiciyi ilgilendirmektedir. Tesislerde çevresel anlamda olumlu sonuçlar doğurabilecek proses değişiklikleri sanayiciye ilk başta yük olarak gözükse de atık bertaraf maliyetlerinin düşmesi ve enerji tasarrufunun sağlanması gibi edinimler özellikle sürekli yeni yaptırımların geldiği günümüzde işletmeyi kara bile geçirebilecek avantajlar sağlamaktadır.
Diğer yandan atık miktarının hacimce en yoğun kısmını oluşturan ve hanelerden kaynaklanan evsel atıkların da yönetimi oldukça önemlidir. Atıkların geri dönüşüme kazandırılmasının yanı sıra düzenli depolama tesislerimizin ömrünün uzaması ve hatta artık düzenli depolama tesislerinin kullanımının bırakılması da hedeflenmelidir. “Sıfır Atık” prensibinin temel hedefi de atığın depolanacak miktarının azaltılması olduğunu da unutmayalım.
Evsel kaynaklı değerlendirilebilir atıkların yönetimi konusunda özellikle yerel yönetimlerin; planlı bir atık yönetimi yapması sonucunda atıkları aha az araç, ekipman ve işçi kullanarak dolayısıyla daha az maliyetle yürütebileceğini hedeflerine eklemesi gerekiyor.
Son olarak; tüm bu işlerin zamanında, eksiksiz, yönetmeliğe uygun ve sürdürülebilir şekilde yürümesi kusursuz bir denetim ile olur.
Şimdi gelelim asıl konuya…
Sıraladığım tüm bu yönetim sistemlerini aldığı eğitimin yanına hayat boyu öğrenme ilkesi çerçevesinde öğrendiklerini koyabilen bir ÇEVRE MÜHENDİSİ yapabilir. Çevre Mühendisleri; aldıkları formasyon gereği, yaşamın sürdürülebilirliğini gözeterek hava, su, toprak gibi doğal kaynakların en asgari biçimde kullanılması, doğanın kirlenmesine neden olan etkenlerin kaynaklarında kontrolü ve giderilmesinin sağlanması konusunda çözüm önerilerinde bulunup, çevre mevzuatı ile gerekli değerlendirmeleri yaparak uygulamalar gerçekleştirebilecek donanıma sahiptir.
BUGÜN YAŞANAN ÇEVRE SORUNLARI YETERİNCE ÇEVRE MÜHENDİSİ İSTİHDAMININ OLMADIĞININ GÖSTERGESİDİR.
Bugün Marmara Denizinde yaşanan müsilaj sorunu, atık ithalatının yasaklanması durumu ilgili kadrolara yeteri kadar çevre mühendisi istihdamı olmadığını gösteriyor. Sanayi tesislerinde, atık toplama, taşıma ve bertaraf tesislerinde, geri dönüşüm ve geri kazanım tesislerinde yeterince çevre mühendisi çalışması ve yeni bir düzenleme ile özgür bir şekilde bu mühendislerin denetim yapabilme yetkisi verilmesi gerekir.
Meslektaşlarımıza Çevre ve Şehircilik Bakanlığında ve İl Müdürlüklerimizde denetim kadrosu verilmelidir. Yerel yönetimlerde çevre mühendisleri taşeron firma üzerinden değil belediyenin bünyesinde çalıştırılması hem aidiyet duygusunu güçlendirecek hem de verimi arttıracaktır. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde pedogojik formasyon alan çevre mühendisleri Çevre Öğretmenleri olarak miniklere çevrenin önemini ve doğal kaynaklarımızın korunmasını anlatmalıdır.
TEK BAŞINA GÜÇLÜ BİR “ÇEVRE BAKANLIĞI”
Anayasamızda var olduğu gibi sağlıklı ve dengeli bir çevreyi vatandaşımıza temin etmek için, acilen mesleğimize azami fayda sağlayabilecek, teknik ve bilimsel yanı güçlü, siyasi kararlardan uzak, doğanın ve kamunun yararını gözeten, çevre mühendisinin değerini bulması için tek başına ve güçlü Çevre Bakanlığı olmalıdır.
Çevre; siyaseti yapılamayacak, sadece bugünü değil gelecek nesilleri hatta dünya üzerinde yaşayan herkesi ilgilendiren en kapsamlı konudur. Görüyoruz ki artık bir çevre problemi, turizmi, ekonomiyi, sosyal hayatı ve siyaseti artık çok yakından ilgilendiriyor. Ülkemizin bu gereklilikle çevrenin korunmasını konularını sosyal sorumluluk algısından çıkarmak, yetiştirdiği çevre mühendislerinden bu vizyonda azami istifade etmesi en büyük beklentimizdir.
Yazar: İlkim YİĞİT / Çevre Mühendisi - Atık Yönetimi Uzmanı
Bizleri desteklemek ve tüm güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi sosyal medyada takip ediniz...