Kocaman bir yılı geride bırakırken bir değerlendirme yapmamız gerektiğine inanıyorum. Belki adına yüzleşme de diyebiliriz.
Hepimiz bu koca yıl boyunca bir sürü iyi/kötü olay yaşadık, kimisine tepki gösterdik, kimisine yürekten üzüldük, kimisini umursamadık belki bazılarını duymadık bile. Ancak dünya dönüp dururken bizler yıkıcı ve yapıcı hareketlerimizle belki son zamanların klişe örneklemesi olacak ama yaşayabildiğimiz tek evimizi etkilemeye devam ettik. Yükselen duygularımızla birkaç gün tepki gösterdiğimiz olaylarla ilgilendikten sonra onları normalleştirdik ve sosyal medyada paylaşımlar azaldıktan sonra gözümüzün görmediği anlık hikâyelere dönüştürüp unuttuk ve yaşamaya devam ettik. Attığımız her adım dünyadaki herkesi etkiliyor aslında. Çünkü bütüne baktığımızda bir dünya var ve onu çevreleyen bir atmosfer ve kolektifi etkileyen hamleler. Yani benim Türkiye’de yaptığım iyi veya kötü bir değişiklik sadece bizi ve komşu ülkelerimizi etkilemiyor. Örnek vermek gerekirse ozon delinmesi dediğimiz hadise sadece bir ülkenin tepesinde gerçekleşen ve orayı etkileyen bir olay olmadığı gibi, bizim karbon emisyonumuzun diğer ülkelerden daha az olması da dünyayı etkilemediğimiz anlamına gelmez. Ben bu yazımda (eksikler mutlaka vardır) 2021’de gündemimize oturan olayları derlemeye çalıştım.
Ocak ayında NASA’nın Türkiye’nin kuraklık haritasını yayınlaması ve yağışların beklenilenin altında olması baraj doluluk oranlarına ilgimizin kaymasına sebep oldu. Hatta su fakiri bir ülke olma yolunda olduğumuzu öğrendik. Hepimiz panikledik, kısa çaplı da olsa neler yapabiliriz diye düşündük, sonra yağışların artması ve suya kolaylıkla ulaşmamız ilgimizin azalmasına sebep oldu. Ve hayatımıza kaldığı yerden devam ettik. Ülkemizde bu konuda en azından güzel bir adım atıldı ve binalarda (>2000 m2 parsel) yağmur suyu toplama sisteminin zorunlu hale getirildiği açıklandı. Bunun etkisi ne olur dersek, bir kaynakta yazan bilgiye göre çatılarımızdan ortalama 60 000 galon (227 120 litre) suyun sokaklara, derelere ve en sonunda deniz suyunu karıştığı belirtiliyor. Bu verilere bakıldığında yağmur suyu hasadı ile kazanacağımız sular boşa akmak yerine bahçe sulama, tuvalet ve yıkama suyu olarak kullanılabilir. Ocak ayının en gündem yaratan olayı kuraklık olsa da dünyanın son 12000 yıldır en sıcak dönemini geçirdiği ve ülkemizdeyse kuzey ormanları sınırlarındaki 11 ilin 10’unda tahrip olduğu bir raporla bildirildi.
Şubat ayına geldiğimizde yıllardır dilimize pelesenk olan hava kirliliği ile ilgili yeni bir araştırma karşımıza çıktı ve bu araştırmanın sonucuna göre fosil yakıt kaynaklı hava kirliliği dünyada her 5 ölümün 1’inden sorumluydu. Başka bir araştırmada da hava kirliliğinin kısırlık riskini önemli ölçüde arttırdığı ortaya konuldu. Bu sırada ülkemizde sulak alanların yapılaşmaya açılması da bir hayli tepki aldı. ABD’nin yeniden Paris Anlaşması’na katılması gözlerin yeniden iklim krizine çevrilmesine neden oldu ve bir umut ışığı yaktı. Şubat ayında su politikaları ve susuzluk hala gündemimizdeydi ve önümüzdeki aylarda da karşımıza çıkacağının sinyallerini verdi.
Mart ayı ise bizi sarsan bir haberle geldi. Antarktika’nın batısındaki Brunt buz sahanlığından 1270 km2’lik devasa bir buz kütlesinin koparak ayrıldığı bildirildi. Ve yarattığımız iklim krizi bir kere daha dikkatleri üzerine çekti. İnsan kaynaklı tehlikeye giren sadece iklim değildi dünya üzerindeki 8 milyon civarındaki hayvan ve bitki türlerinin yaklaşık 1 milyonu da aynı tehditle karşı karşıyaydı. 2019 yılında yayınlanan bir rapora göre iklim değişikliği, tüketici tercihleri, kentleşme, demografinin değişmesi, arazi kullanımında değişiklikler, kirlilik, aşırı hasat ve istilacı türlerin yayılımı gibi unsurlar, biyolojik çeşitliliği olumsuz etkilediği bunun da ekosistemlerin sağlığının her zamankinden çok daha hızlı kötüye gitmesine sebep gösterildi. Tropikal yağmur ormanlarının kabaca 2/3’ünün yine biz insanlar tarafından tahrip edildiği ve yok edildiğini ortaya koyan başka bir çalışma da bu ay karşımıza çıkan olaylar arasındaydı. Yeşil mutabakatla beraber uluslararası ticaret ve ekonomide meydana gelen değişim ve dönüşüm bu yıl da gündemimizden düşmedi. AB iklim yasasının en geç Nisan ayında tamamlanacak olması gözleri oraya çevirdi. Aynı zamanda İstanbul’da derenin kırmızı ve mavi renkli akması izinsiz yapılan boşaltımların olduğunu gözler önüne serdi. Halkın bu duruma karşı tepkisi denetimlerin ve yaptırımların artmasını sağladı.
Ve nisan ayıyla birlikte atmosferdeki CO2 seviyelerinin rekor seviyelere ulaştığını, pandemiyle beraber emisyonlardaki düşüşe rağmen, sanayi devrimi öncesi seviyesinden %50 daha fazla olduğunu öğrendik. Bir yandan güzel olaylar da gerçekleşiyordu. Denizli ilimiz WWF tarafından düzenlenen Tek Dünya Kentleri yarışmasında su yönetimi ve iklim değişikliği konularında yaptığı projelerle dünya 2.si oldu. Bu süreçte tavşan Ralph’in hikâyesi de bizleri çok etkiledi. Laboratuvarda denek olarak kullanılan Ralph hikâyesiyle hepimize bir süre de olsa hayvanlar üzerinde deney yapan markaları öğrenme şansı tanıdı ve sosyal medya bu konuyla çalkalandı. Akdenizin plastik kirliliği de yayınlanan bir raporla gözler önüne serildi. Ancak daha çok dikkatimizi çeken AB iklim yasası müzakereleri oldu. Müzakereler sonucunda AB ülkeleri sera gazı salımlarını 2030 yılına kadar 1990’daki seviyenin %55 daha aşağına düşüreceği konusunda uzlaşmaya varıldı.
Mayıs ayı bizi plastik ithalatında zirvede olduğumuz gerçeğiyle yüzleştirdi ve 2020 yılında Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’den toplam 659,960 ton plastik atık ithal ettiğimiz ortaya çıktı. Gözler bir anda plastik ithalatı ve oluşan sorunlara döndü. Adana’da 133 atık geri kazanımı tesisine yapılan denetimde, Geçici Faaliyet Belgesi veya Çevre İzin ve Lisans Belgesi olmadan çalıştığı tespit edilen 26 işletmeye, faaliyetten men kararı ile toplam 7 milyon 20 bin lira para cezası verildi. Ben bu konuda değerli bilim insanı Doç. Dr. Sedat Gündoğdu ve Mikroplastik Çalışma Grubu’nun çalışmalarının çok etkili olduğunu düşünüyorum ve emeklerine saygı duyuyorum. Her ne kadar bu ayın konusu plastik kirliliği olsa da Antarktika’dan gelen haber yine gözlerin iklim değişikliğine kaymasına sebep oldu. Antartika’nın kuzey batısındaki Ronne Buz Sahanlığı’ndan kopan 4 bin 320 kilometrekarelik alana sahip (New York City'nin dört katı büyüklüğünde) buz parçasının koptuğunu bildirdi. Akabinde Güneydoğu Anadolu bilgesinde kuraklık nedeniyle tarım alanlarının %80’inin kuruduğu ve çitçinin zor durumda olduğu haberi yankı uyandırdı. Kuraklıktan etkilenen il sayısı 41’e çıktı. Aynı zamanda Ayvalık’ta hortum ve sel ilçenin birçok cadde ve sokağı sular altında kaldı çok sayıda tekne tahrip oldu. Ancak Mayıs henüz asıl gündemini yaratmamıştı. Etkileri aslında yıllardan beri görülen ancak 2021 Mart ayı ile gözle görülür hale gelip Mayıs ayında yadsınamayacak bir hale gelen müsilaj problemi artık tüm varlığıyla karşımızdaydı. Temel sebebi kirlenmeden ötürü tür çeşitliliğinin azalması olduğu bilinen müsilaj problemi iklim krizi ile beraber hızlandı ve acil çözüm uygulanmadığı takdirde büyük felaketlerle karşılaşacağımız değerli bilim insanı Hidrobiyolog Levent Artüz tarafından vurgulandı. Ayın güzel haberi Endonezyadaki araştırmacıların Mercan Yıldızları (ReefStars) adını verdikleri bir yöntemle 2 yılda 40 000 metrekarelik bir resif alanını kazanmayı başarmış olmaları oldu.
Haziran ayı ile birlikte Dünya Çevre Günü bu yıl gözleri doğayı sömürmekten iyileştirmeye gitmek için hasarın önlenmesi, durdurulması ve tersine çevrilmesi anlamına gelen “Ekosistem Restorasyonu” temasına çekti. Yok ettiğimiz tür sayısı, ormanlar, resifler ve tükettiğimizi üretme anlayışına sahip olmamamız dünyadaki doğal ekosistemlerin %75’inin insanlar tarafından değiştirildiğine dikkatleri çekti. İklim krizinin bir sonucu olarak aşırı iklim olayları Ankara’da kendini sağanak yağış olarak gösterdi ve caddeler sokaklar sular altında kalırken araçlar sürüklendi. Akdeniz’in deniz suyunun dünya ortalamasından %20 daha hızlı ısınması da canlı türlerine ve aslında kendi neslimize attığımız ama yok saydığımız bir kazığın sonucuydu. İklim krizi kendini gümbür gümbür hissettiriyordu. Buradaki ekosistem baştan aşağı değişiyor ve aynı zamanda bölge halkının geçim kaynakları yok oluyordu. Bu sırada IPCC taslak raporu iklim hedeflerinin tutturulmamasının insanlar ve ekolojik sistemler üzerinde geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulundu. Bu sırada Türkiye’nin önemli bölümü Meteoroloji genel Müdürlüğü’nün verdiği bilgilere göre “çok şiddetli kuraklık” ve “şiddetli kuraklık” yaşıyordu. Bu arada TBMM Müsilaj komisyonu raporu ve alınacak önlemler yayınlandı. Bu Marmara’yı kurtarabilmek için önemli bir adımdı.
Temmuz ayı denilince akla Plastiksiz Temmuz gelir. Bu ay birçok ülkede milyonlarca insan dikkatini plastik kullanımını azaltmaya verir ve birçok adım atılır. Etrafımda da gözlemlediğim ve kendimi de içine kattığım bu hal farkındalık yaratarak bir sürü insanın tek kullanımlık plastiklere karşı duyarlı olmasını sağladı. Fakat Mayıs ayında polietilen ithalatına getirilen yasak sıkı denetimli bir hal alarak yeniden başlatıldı. Bunun yanında Avrupa Birliği tek kullanımlık plastik kullanımını yasakladı. Ancak bu sene gündem daha çok Nordik ülkelerin aşırı sıcaklıklarla boğuşmasıyla ilgilendi çünkü bazı bölgelerde 1914 yılından beri ulaşılan en yüksek sıcaklıklar kaydedildi. Kanada’da 50 derece civarında olan sıcaklıklar 1 milyarı aşkın deniz canlısının ölümüne neden oldu. Yapılan bir araştırma son 20 yılda sıcak veya soğuk hava şartları nedeniyle her yıl dünya çapında 5 milyondan fazla insanın öldüğünü ve bu sebeple ölüm oranlarının arttığını bildirdi. Çin’de temmuz ayında oluşan sel nedeniyle 10 binden fazla kişi sığınaklara taşındı aynı zaman diliminde Rize’de şiddetli yağış ve heyelan nedeniyle 6 kişi öldü ve 100’e yakın köy bu durumdan etkilendi. Güneydeyse durum biraz daha farklıydı. Cizre’de sıcaklık 49,1 dereceye ulaşarak Türkiye rekoru kırdı. Ve takvimler 29 Temmuzu gösterdiğinde doğanın bize 2021 yılında kullanmamız için sunduğu kaynakları tükettik. Geriye kalan 5 ayda 2022’nin kaynaklarına borçlandık.
Türkiye Ağustos ayına fazlasıyla sıcak girdi. Yangınlar ciğerimizi dağladı. 28 Temmuzda Antalya Manavgat’la başlayan yangınlar 12 Ağustos 2021 itibariyle; çoğunluğu Akdeniz, Ege, Marmara, Batı Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde devam etti. 49 ilde çıkan 299 orman yangınında 8 kişi hayatını kaybetti ve 38 bin 958 hektarlık ormanlık alan yandı. Bu arada yayınlanan 2021 IPCC raporunda 5 önemli sonuç ortaya çıktı, bunlar;
- İklim krizi kesinlikle insan kaynaklı
- İklim krizi dünyanın her yerini farklı şekillerde de olsa etkiliyor
- 2040’a kadar 1,5 ℃ sınırını aşmış olacağız
- Atmosferdeki CO2 son 2 milyon yıldaki en yüksek seviyede
- İklim değişikliği daha önce görülmemiş hava olaylarının sıklığını artıracak
Rapor çok iç açıcı değil evet ama hemen adım atmamız gerektiğini fark ettirecek kadar itekleyici.
Bu sırada dünya çapında da sıcaklık rekorları kaydedildi. En dikkat çeken kuzey yarımkürede temmuz sıcaklıkları ay ortalamasının 1,54 derece üzerine çıkmasıyla son 142 yılın rekorunu kırdı. Kuraklık ve kaçak sulama Türkiye’de bir sürü gölün kurumasına ve bir sürü canın telef olmasına neden oldu, bunlardan en çok gündem olan sanırım Tuz Gölündeki flamingolardı. Aşırı iklim olayları kendisini sel şeklinde göstererek Kastamonu’da büyük felakete neden oldu. Ama bu ayın en ilginç haberi bence “Disposable Shop” isimli bir mağazanın açılmasıydı. Avrupa Birliği geçen ay tek kullanımlık plastik kullanımını yasaklarken ülkemizde doğa dostu olarak lanse edildi. Günümüzde üretilen plastiklerin sadece %9’unun geri dönüştürülebildiği gerçeğini hatırlatmayı bir borç bilirim. Keza dünyadaki çöp problemi kırmızı alarm vermekte olduğu da bilinen başka bir gerçek.
Eylül ayında gündemimiz pandemi sebebiyle ertelenen COP 26’daydı. Ülkeler taahhütleriyle ilgilenirken yayınlanan bir rapora göre sıcaklığın küresel ısınma eşiği 1,5℃’nin altında tutulması için gerekli önlemleri alan tek ülkenin Gambia olduğu açıklandı. Uzun zamandır bahsi pek geçmeyen ozon tabakasındaki deliğin ise Antarktika’dan daha büyük olduğu ve hızlı bir şekilde büyümeye devam ettiği gündeme gelen başka bir olaydı.
Ekim ayı ise Türkiye’de Paris anlaşmasının onaylanması teklifi meclis komisyonundan oy birliğiyle geçti. Ve 2021 Nobel ödülleri küresel ısınma vurgusuyla Japon, Alman ve İtalyan asıllı 3 bilim insanları Syukuro Manabe, Klaus Hasselmann ve Giorgio Parisi'ye verildi. Hidrobiyolog Levent Artüz, çok kısa bir süre gerekli önlemler alınmazsa sonra Karadeniz’i de Marmara Denizi gibi kaybedebileceğimizi ifade etti.
Kasım ayıyla beraber Glasgow’daki COP 26 zirvesi gelip çattı. Bu sırada küresel karbon emisyonları pandemi öncesi seviyelere ulaştı. Dünya çapında iklim krizi nedeniyle oluşan göçlerde artış oldu. Ve COP 26 sonucunda tatmin edici olmasa da bir takım taahhütlerde bulunuldu. Fazla eleştiri alan bu toplantı birçok kesimde büyük bir hayal kırıklığı olarak değerlendirildi.
Yılın son ayı ülkemiz açısından dikkatimi çeken yurt dışından gelen avcılara yaban domuzu avlama izni verilmesi oldu. Bir de Rusya, Türkiye’den ithal ettiği ürünlerde bulunan fazla pestisitten dolayı Türkiye’deki bazı şirketlerin ithalatını askıya aldı. İnsanoğlu olarak kendimizi o kadar üstün sayıyoruz ki zaten yaşam alanlarını fazlasıyla yok ettiğimiz bu canlıların canlarını da sırf zevk uğruna alma hakkını kendimizde bulmamız bencilliğimizi göz önüne seriyor. Şunu da unutmayalım ki onlardan birçok konuda üstün olabiliriz ama onların da bizde olmayan bir sürü üstün özelliği olduğunu unutmamak gerektiğine inanıyorum.
Genel gündem maddeleri derleyebildiğim kadarıyla bunlar olsa da kömürlü termik santrallerle, kömür madenleriyle, avcılıkla, iklimle, plastikle, atıklarla, gıda israfıyla, ormanları korumakla ilgili bir sürü savaş verildi. Kimisi var olan ağaçları, ekosistemi ve canlıları korumak için kimisiyse var olan düzeni daha iyiye dönüştürebilmek için. Bu kadar gündemin içerisine çok az iyi olaylar sığdırmış olsam da yapım gereği şikâyet etmek yerine çözüm üretmenin doğruluğuna inanırım. Peki, sen ne yaptın Özge bunca olay karşısında dediğinizi duyar gibiyim.
Öncelikle bu sene kompost yapmaya başladım. Ben sıcak kompost uygulaması tercih ettim ama alanınız yoksa bokashi kompost uygulamanızı öneririm ki @kokopellisehirde ve @nilkiyisi bu konularda fazlasıyla paylaşıma sahipler. Bunların dışında, Buğday Derneği Kompost Rehberi de güzel kaynaklar arasında. Topraktaki solucanları gördüğümde ve doğaya katkı sağlayabilmiş olmakla ulaştığım mutluluğu tarif edemem.
Bu şekilde atığımızı ayrıştırdığımızda eğer geri dönüşüm için de atıklarınızı ayırıyorsanız inanın neredeyse hiç çöp çıkarmıyorsunuz. Bahçeden çıkan yapraklarda bu komposta karıştığı için bahçe atıklarını da burada kullanmış oluyoruz. Ve böylece hem karbon emisyonumuzu hem de atık miktarımızı azaltmış oluyoruz.
Kompost uyguladığımız alanda su tutma kapasitesindeki ve canlılıktaki artış gözle görülebilir bir seviyede oluyor. Bu arada muz kabuklarını kompost yapmadan önce bir kavanoza alıp üzerini geçecek kadar su doldurup 2 gün beklettiğinizde potasyum içerikli bir sulama suyu elde ediyorsunuz. Bu suyun bitkilerinizdeki gelişimi nasıl etkilediğini izlemek de inanın çok keyifli.
Meyvelerden ve sebzelerden çıkan çekirdekleri biriktirerek balkonda veya bahçede kendi sebzelerimi yetiştirmek en azından tükettiğimi üretebilmek adına ufak bir adım. Bu arada bu sebzeler ve meyveleri yıkadığım suyu elbette ki sulama suyu olarak kullanıyorum.
Yumurta kabuklarını fırınlayıp toz haline getirebileceğiniz gibi suda kaynatarak bu suyu da bitkilere verip kalsiyum ve potasyum ihtiyaçlarını giderebiliyoruz. Yani doğal yollarla pestisit veya yapay gübre kullanmadan meyve sebze yetiştirebiliyoruz. Çok büyük bir alanda denemedim ancak uyguladığım alanlarda (Bahçe ve saksı) fazlasıyla etkili oldu. Elimden geldiğince her sene fidan ekiyorum ve belirli kurumlara ağaç bağışında bulunuyorum. Yangınlarla birlikte bu konuya daha fazla duyarlılık geliştirdiğimi de itiraf etmeliyim.
Eve yeni plastik bir ürün almıyorum, elbette kendi termosum var ve yanımda taşıyorum. Alışverişe çıktığımda liste yapıyorum ve tabii ki bez poşetim de çantamda. Paketlenmiş gıdaları kullanmayı reddediyorum. İhtiyacım olmayan yeni hiçbir ürün almıyorum. Atık hiyerarşisini her alanda kullanıyorum. Gereksizse reddediyorum, yeniden kullanıyorum, geri dönüştürüyorum.
Ralph konusuna gelince, ben aromaterapik uçucu ve sabit yağlarla kendi kremimi yapıyorum (Bu kısmı çevrim içi eğitimlerle öğrendim kafamıza göre yapmamak konusunda uyarmam gerektiğini düşünüyorum). Su tasarrufu konusunda duş süresini 5 dakikayla sınırlandırdım, sanırım en zor olan buydu benim açımdan. Zaten senelerdir atık yağları ayrı topluyorum ve toplayan kurumlara bırakıyorum. Yalnızca 1 litre atık yağın 1 milyon litre içme suyunu kirlettiğini artık hepimiz biliyoruz
Dijital ayak izimi azaltmak için maillerimi düzenli boşaltıyorum, bulut yerine harici depolama cihazı tercih ediyorum. Ve bu kısmı herkese öneririm Ecofont yazı stilini kullanarak %50 kadar toner tasarrufu sağlayabiliyoruz. İnanın aldığınız çıktıda farkı fark etmiyorsunuz. Tartışma konusu olsa da hala dijital kitap okuma konusunda başarılı değilim bunu da itiraf etmeliyim. Arama motoru olarak Ecosia kullanıyorum ve ağaç dikilmesine dijital katkıyı buradan sağlıyorum.
Gittiğim her yerde, buna sokağımız da dâhil yere atılan atıkları topluyorum ve bundan gocunmuyorum. Son olarak kavga etmeden ve insanları sıkmadan iklim krizi ve öğrendiğim bilgileri insanlarla paylaşıyorum. Daha fazlasını yapabilmek için de elimden geleni yapıyorum. Bir sürü kişi de “Neden yapıyorsun ki!” ya da “Neden temizliyorsun sana ne!” gibi tepkilerde bulunuyor. Cevabım çok net. Çünkü doğaya ve bu doğada yaşayan tüm canlılara saygı duyuyorum. Katıldığım kongre, webinar ve seminerlerde sunulan bilimsel verilere ulaştıkça büyük endişeye kapılıyorum (Eko-anksiyete). Ez cümle sonuna kadar elimden geleni yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim.
Son olarak, 2022 yılının hepimize önce sağlık, bolca kahkaha, yaşam sevinci ve huzur diliyorum. Bilimle ve sevgiyle kalın. İyi bir sene dilerim.
Referanslar
https://hydromo.in/why-do-we-need-rain-water-harvesting/
https://www.kooplog.com/adanadan-ithalat-rekoru-avrupanin-copunu-adana-cekiyor/
http://www.bugday.org/portal/galeri/dosyalar/KompostRehber_SON.pdf
https://www.fonts4free.net/ecofont-vera-sans-font.html
Yazar: Dr. Özge SİVRİOĞLU
Bizleri desteklemek ve tüm güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi sosyal medyada takip ediniz...