OCS [Outer continental shelf]Dış kıta sahanlığı.
OKSİJEN ÇUKURU [Oxygen sag] Biyolojik solunum nedeniyle, çoğunlukla geceleri, sudaki çözünmüş oksijen yoğunluğundaki düşüş; açık boşaltım nedeni ile bir akarsuda ani çözünmüş oksijen düşüşü.
OKSIJEN TÜKENMESİ [Oxygen depletion] Kimyasal yâda biyolojik kullanımla oksijenin giderilmesi yâda tüketilmesi.
OKSİTLEME HAVUZLARI [Oxidation ponds] Atık su arıtımında birincil aşamada atığın stabilizasyonu için kullanılan, atık suyun oksijenlendiği ve arıtıldığı nispeten sığ lagünler ya da havuzlar.
OKSİTLEME İŞLEMLERİ [Oxidation processes] Atık suda organizmaların biyolojik büyümesini hızlandıran, böylece organik içeriğini azaltan aerobik lağım suyu işleme süreçleri.
OKSİTLEYİCİ [Oxidant] Yeni bir madde oluşturmak üzere havada kimyasal olarak tepkiyen, oksijen içeren madde; fotokimyasal dumanın (sisin) birincil kaynağı.
OKTANOL-SU AYRILIM KATSAYISI[Octanol-water partition coefficient ] Kimyasal maddelerin organik ve inorganik fazlarda çözünme oranlarını ifade eden katsayı.
OLGUN KENT [Mature city] Nüfusu ve ekonomik faaliyeti azami düzeye ulaşmış, büyümekten çok durumunu koruma ve planlı küçülme ihtiyacı içinde olan kent.
OLİGOTROFİK GÖLLER [Oligotrophic lakes] Ayırt edici özellikleri düşük besin düzeyi, derin sulardaki büyük miktarlarda çözünmüş oksijen, duru soğuk su ve sınırlı bitki yaşamı olan göller.
OM [Oxidizable matter]Oksitlenebilir madde.
ONKOJENİK [Oncogenic]Kanser yapıcı, karsinojenik.
OPTİMUM NÜFUS [Optimum population] Nüfus içindeki kişi başına mümkün olan en yüksek gelire olanak veren ideal nüfus yoğunluğu.
ORGANOFOSFATLAR [Organophosphates] Böcek denetiminde kullanılan, fosfor içeren, malathion ve parathion gibi kısa ömürlü (etki süresi sınırlı) tarım ilaçları.
ORMAN YETİŞTİRME [Afforestation] Orman yetiştirme yâda mevcutların geliştirilmesi.
ORMANCILIK [ Forestry ] Kaynaklarının en verimli kullanımını sağlamak amacıyla ormanların ve orman arazisinin yönetimi.
ORMANSIZLAŞTIRMA [Deforestation] Ağaçların ve çalılıkların ekilebilinir toprak kazanmak yada kereste elde etmek amacıyla yok edilmesi.
ORTALAMA YAŞAM UMUDU [Life expectancy] Bir organizmanın umulan yaşam süresi.
ORTAM [Ambient] çevreleyen atmosfer, belli bir yerin çevresi.
ORTAM GÜRÜLTÜSÜ [Ambient noise] Belli bir çevrede fondaki gürültü.
ORTAM HAVASI [Ambient air] çevreleyen atmosferin işgal ettiği sınırsı belli olmayan bölge; soluduğumuz hava.
OŞİNOGRAFİ [Oceanography] Okyanusların ve denizlerin bütün yönleriyle bilimsel yönden incelenmesi ve araştırılması.
OTOBUR; OTÇUL [Herbivore] Bitki tüketerek enerji sağlayan heterotrof organizma.
OTOJENİK ARDIŞIKLIK [Autogenic succession] Bir aşamasının yerini bir başka aşama alırken aynı zamanda yaşanılan ortamı da başkalaştıran ardışık dizi.
OTOMOTİV EMİSYONLAR [Automotive emissions] Taşıtlardan kaynaklanan kirlilik: Yakıt deposu veya karbüratörlerden oluşan buharlaşma, krank karteri kaçağı ve egzoz borusu emisyonları.
OTOTROFLAR (KENDİBESLERLER) [Autotrophs] Şeker, nişasta, protein, yağ ve vitamin gibi moleküler yapılar oluşturmak için güneş enerjisini tutarak ve kimyasal enerjiye dönüştürerek kendi besinini üreten, kendi kendine beslenen canlılar; foto sentetik bitkiler.
OZON [Ozone] Oksijenden geçen elektrik boşaltımı ve radyasyonla oluşan, oksijenin tepkimeci, zehirli biçimi. Solunan atmosferde tahriş edici olabilir, stratosfer de ise mor ötesi ışınları süzdüğü için gereklidir.
OZON TABAKASI [Ozone layer] Zararlı morötesi radyasyonu süzen, ozon içeren üst atmosfer katmanı. CFC türünden kimyasal maddelerin atmosfere bırakılması sonucunda ozon tabakasının zayıfladığı, bunun ise cilt kanserinde artışa yol açacağı hesaplanmaktadır.
OZONOSFER [Ozonosphere] Yeryüzünün 20-50 kilometre üzerindeki ozon içeren atmosfer katmanı (stratosferin bir bölümü).