
Environmental Working Group, her yiyeceğin ‘beşikten mezara’ kadar karbon alanını hesapladı. Çalışmalara göre, diğerlerine nazaran en çok karbon yayan hayvan olan kuzu, yediği her bir kilo için 40 kilo karbondioksit üretiyor. Kuzudan sonra en çok karbon üreten hayvan, her kilo için 27 kilo emisyonla yine geviş getirenlerden sığır. Grubun üst düzey analisti Hamerschlag bu konuda, haftada dört kez biftek yiyen bir ailenin 3 ay arabanızla yol katetmiş kadar çevre kirliliğine sebep olduğunu belirtiyor.
Portland ile ortalaşa yürütülen analizler, hayvan yemlerinde kullanılan tarım ilaçları ve suni gübrelerini, çiftlik hayvanı satışındaki artışı, bunun sürecini, taşınmasını ve yemek haline gelmesini kapsıyor. Kalanlar arasındaki imhalar bile hesaba katılıyor.
GELECEĞİN YEMEKLERİ “BÖCEK PİZZASI” VE “BÖCEK MAC” Mİ?
Dünyada açlık sınırında yaşayan bir milyar insan, imtiyazlı sınıflar için en temel ihtiyaçlardan feragat edilmemesi gerektiğinin en önemli hatırlatıcısı.
Lüksü seçme hakkına sahip olanlar için, farklı yiyeceklerin – mercimekten kuzu pirzolasına kadar – çevreyi, küresel ısınmaya karşı mücadeleyi ve insan vücudunu nasıl etkilediği konusunda araştırmalar ve analizler yol gösterici olabilir.
Mesela 90 sayfalık, tat tomurcuklarının ne istediği ile vicdanın ne istediği arasında kişisel konfor alanını belirlemeye yardım eden "A Meat Eater's Guide to Climate Change and Health" bu konuda iyi bir el kitabı.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar, tüketilen gıdaların insan vücuduna ve çevreye etkisi üzerine geniş kapsamlı bir bakış açısı sağlıyor. Yiyeceğin kaygısız tüketimi günleri geçmişin parçası olarak kaldı. Özellikle et sevenler için...