
İnsanlık tarihinin büyük kısmında yaşam, doğanın kendini yenileyebileceği düzeyden daha az miktarda doğal kaynak tüketilerek sürdürülebiliyordu. Ancak son 30 yıldır gezegenin kırılma noktalarına doğru hızla ilerliyoruz. İnsanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan doğal kaynaklar, doğanın sunabileceğinin üzerine çıktı. Ekolojik ayak izi ve biyolojik kapasite olarak adlandırdığımız bu iki ölçü arasındaki fark her yıl daha da açılıyor. Başka bir deyişle; dünyadan aldığımız kredinin neredeyse minimum ödeme tutarını ödeyebiliyoruz. Günümüzde, bir yıl içerisinde tüketilen doğal kaynakların doğa tarafından yenilenmesi 18 ayı buluyor. 2010 yılında dünya nüfusunun, doğal kaynakların %150’sini kullanacağı öngörülüyor. Bu nedenle yaşamımız ‘sürdürülebilir’ olmaktan çıkıyor ve dünyadaki türlerin %30’u kayboluyor.
Yüzyılımızın en büyük tehdidi olan iklim değişikliği, doğal kaynaklarımızı gereğinden fazla tükettiğimizin en belirgin göstergesidir. Karbon ayak izi, insanlığın ekolojik ayak izinin büyük bir bölümünü oluşturuyor ve hızla artıyor. Karbon ayak izi 1970 yılına kıyasla iki katına çıktı. Atmosferde biriken karbondioksit, bize iklim değişikliği olarak geri dönüyor.
Küresel Ayak İzi Ağı Başkanı Mathis Wackernagel konuyla ilgili olarak “Bütün yıl ihtiyacımız olan doğal kaynağı dokuz ayda tüketiyoruz. İklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğe yönelik tehditler, ormansızlaşma ve su krizi açıkça gösteriyor ki doğa mevcut tüketimimizi karşılayamıyor” dedi.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak yaptığı açıklamada “Bugün ortalama bir Amerikalı için beş, bir Avrupalı için üç, Türkiye’de yaşayan ortalama bir vatandaş için iki dünya gerekiyor. Yine de ekolojik likidite krizini geri çevirme olanağına sahibiz. Geri dönüşsüz bir ekolojik krizin üzerimize çökmesini önlemek için henüz çok geç değil. Daha sürdürülebilir bir yola girmek için yaşam biçimimizi hangi kilit alanlarda dönüştürmemiz gerektiği ortada. Gezegenimizin sahip olduğu kaynakların kendini yenilemesine izin vererek yaşamak için gerekli teknolojinin büyük bir bölümü mevcut. Ayak izimizi küçülterek doğal kaynaklar üzerindeki etkimizi azaltmak için, bu kaynakları sağlayan ekosistemleri daha iyi yönetmemiz gerekiyor.” dedi.