KPMG’nin 2024 Sürdürülebilirlik Raporlama Araştırması: Küresel İlerleme ve Türkiye’nin Yükselen Performansı;
KPMG’nin yayımladığı 2024 Sürdürülebilirlik Raporlama Araştırması, dünya genelinde şirketlerin sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarını hızla geliştirdiğini ve bu süreci yönetim stratejilerinin merkezine taşıdığını ortaya koyuyor. Raporda, dünyanın dört bir yanından 58 ülkedeki 5.800 şirketin sürdürülebilirlik raporları incelenerek kapsamlı bir analiz sunuluyor.
Araştırma, hem dünyanın en büyük 250 şirketini (G250) hem de her bölgeden en büyük 100 şirketi (N100) detaylı olarak ele alıyor. Elde edilen bulgular, sürdürülebilirlik raporlamasının şirketler için yalnızca bir gereklilik değil, aynı zamanda önemli bir iş stratejisi haline geldiğini gösteriyor.
Avrupa Birliği’nin CSRD Direktifine Hazırlık Sürüyor
Araştırmaya göre, Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) şirketlerin sürdürülebilirlik raporlamasında önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Ancak, bu sürecin henüz başlangıç aşamasında olduğu belirtiliyor. G250 şirketlerinin yalnızca %2’si ve Avrupa’daki şirketlerin %12’si raporlarında CSRD’nin temel unsurları olan Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’na (ESRS) atıfta bulunuyor.
Şirketler, bu standartları benimsemek ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’ndan (IFRS) S2’yi uygulamak için hazırlıklarını hızlandırıyor. CSRD’nin önemli bir gerekliliği olan bağımsız denetim konusunda da ilerleme kaydedildiği görülüyor. 2022’de sürdürülebilirlik denetim raporu yayımlayan G250 şirketlerinin oranı %63’ken, bu oran 2024’te %69’a çıktı. N100 şirketlerinde ise bu oran %47’den %54’e yükseldi.
Türkiye ve Dünyada Sürdürülebilirlik Raporlamasında Artış
Raporda, Suudi Arabistan, Şili, Türkiye, Arjantin, Çekya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde sürdürülebilirlik raporlamasında önemli artışlar kaydedildiği vurgulanıyor. Türkiye özelinde, 2022 yılında %44 olan sürdürülebilirlik raporlaması yapan şirketlerin oranı, 2024’te %57’ye yükseldi. N100 grubu içinde bu oran %79’a ulaştı.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) raporlarda kullanımı da dikkat çekici bir artış gösteriyor. Japonya’daki şirketlerin %99’u SKA’ları raporlarına entegre ederken, Türkiye de %91 oranıyla bu konuda lider ülkeler arasında yer alıyor.
Biyoçeşitlilik ve Karbon Azaltım Hedefleri Öne Çıkıyor
Şirketlerin biyoçeşitlilik etkilerine ilişkin raporlama çalışmaları hız kazanıyor. 2022’de G250 şirketlerinin yalnızca %28’i biyoçeşitlilikle ilgili raporlama yaparken, 2024’te bu oran %56’ya çıktı. N100 şirketlerinde ise aynı dönemde %23’ten %49’a bir artış kaydedildi.
Ayrıca, karbon azaltım hedefleri yaygınlaşıyor. G250 şirketlerinin %95’i bu hedeflerini kamuya açıklarken, bu hedeflerin %60’ı Paris İklim Anlaşması’nın 2°C sınırıyla uyumlu hale getirildi. Şirketlerin %51’i ise bilime dayalı hedefler belirleme planları yapıyor.
Gönüllü Standartların Kullanımı Devam Ediyor
Zorunlu raporlama gerekliliklerinin yanı sıra, birçok şirket gönüllü standartlara bağlı kalmayı sürdürüyor. G250 şirketlerinin %77’si, N100 şirketlerinin ise %71’i Küresel Raporlama İnisiyatifi (GRI) standartlarını kullanıyor. Ayrıca, İklimle İlgili Finansal Açıklamalar Görev Gücü’nün (TCFD) tavsiyelerine uygun raporlama yapan şirketlerin oranı da önemli ölçüde arttı.
Sürdürülebilirlik Liderliği Artıyor
Şirketlerin sürdürülebilirlik yönetimine verdikleri önemi artırdığı görülüyor. G250 şirketlerinin %56’sı ve N100 şirketlerinin %46’sı sürdürülebilirlikten sorumlu liderler atadı. Bu durum, sürdürülebilirlik raporlamasının iş dünyasında giderek daha fazla normalleştiğini ve liderlik gerektiren bir alan olarak görüldüğünü kanıtlıyor.
KPMG Küresel ESG Raporlama Lideri Jan-Hendrik Gnändiger, “Zorunlu sürdürülebilirlik raporlamaları yakında hayata geçecek olsa da birçok şirket bu gereklilikleri şimdiden benimsemeye başladı. Bu durum, sürdürülebilirlik raporlamasının iş dünyasının ayrılmaz bir parçası haline geldiğini gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.
Rapor, sürdürülebilirlik raporlamasının artık yalnızca bir uyum zorunluluğu olmadığını, şirketlerin stratejik önceliklerinden biri haline geldiğini vurguluyor.