ECO2N SG EĞİTİMİ 400x85 07 02 05

rielli temmuz banner

COP29: Türkiye 2053 Uzun Vadeli İklim Stratejisini yayımladı! 2053'e Kadar 'Net Sıfır'

turkiye 2053 uzun vadeli iklim stratejisi
İklim krizinin yıkıcı etkilerini sınırlamak için düzenlenen en önemli yıllık toplantı niteliğindeki COP29, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de 11 Kasım'da başladı.

Türkiye, zirve kapsamında 2053 Uzun Vadeli İklim Stratejisi belgesini Birleşmiş Milletler'e iletti.

Strateji belgesi, Türkiye'nin 2053 yılına kadar "kalkınma önceliklerinden taviz vermeden" "net sıfır" hale gelme hedefine nasıl ulaşacağını detaylandırıyor.

"En kirli fosil yakıt" olarak tanımlanan kömürden çıkışa dair bir plan belgede yer almıyor. Türkiye, Eylül 2021'de 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefini açıklamış ve aynı yıl Kasım ayında Paris Anlaşmasına taraf olmuştu.

Net sıfır, bu bağlamda, insan kaynaklı aktivitelerden kaynaklanan sera gazı salımlarını, ormanlaştırma gibi insan müdahaleleriyle atmosferden emilen sera gazı miktarıyla eşitlemek anlamına geliyor.

Türkiye daha önce önümüzdeki 14 yıla kadar salımlarını artırmaya devam etme ve en geç 2038'den sonra azaltma planını açıklamıştı.

Bu hedefler 2053 İklim Stratejisi belgesinde de yineleniyor.

Resmi verilere göre 2022'de Türkiye'nin sera gazı salımlarının yüzde 70'inden fazlası enerji sektöründen kaynaklanıyordu.

Belgede, 2053 yılında nüfus artışı ve ekonomik büyümeye paralel olarak ülkenin enerji talebinin bugüne göre yaklaşık dört katına çıkarak 1,271 TWh'ı aşacağı öngörülüyor.

Bunun yüzde 69,1'inin yenilebilir enerji kaynaklarından karşılanması planlanıyor.

Eylül 2024 itibarıyla Türkiye'nin enerji üretiminde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 57.

Türkiye, güneş ve rüzgarın yanında hidroelektrik, jeotermal ve nükleeri yenilenebilir enerji kaynakları olarak sınıflandırıyor.

iklim hedefleri 1

Belgede, 2024 yılında devreye girmesi planlanan Akkuyu Nükleer Santrali'nin tam kapasite çalıştığında Türkiye'nin enerji ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacağı ve sera gazı salımlarını yıllık 30 milyon ton azaltacağı tahmini vurgulanıyor.

Buna ek olarak 2035 yılında nükleer kapasitesinin 7.2 GW'a yükseltilme hedefi paylaşılıyor.

Türkiye'nin bu hedefleri gerçekleştirmek için 2035'e kadar yenilenebilir enerjiye 59 milyar dolar, enerji depolamaya 2,5 milyar dolar ve enerji verimliliğine 2030'a kadar 20,2 milyar dolar yatırım yapması planlanıyor.

Erdoğan: COP31'e ev sahipliği yapmak için adaylığımızı açıkladık

COP29'a katılmak üzere Bakü'yü ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirvede yaptığı konuşmada, Türkiye'nin iklim krizinin olumsuz etkilerinin en çok hisseden ülkelerden biri olduğunu söyledi.

Erdoğan, konuşmasında 2053 yılı için net sıfır emisyona ulaşma ve yeşil kalkınma vizyonu ekseninde Türkiye'nin kilit sektörlerini dönüştürmeye devam ettiklerini belirtti.

"Yeşil finans stratejisini uygulama ve ulusal yeşil taksonomi oluşturma gayretlerimiz devam ediyor" diyen Cumhurbaşkanı, Emisyon ticaret sistemini de içeren İklim Kanunu'nu "çok yakında" Meclis'e sunacaklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında İsrail-Gazze savaşının ekolojik boyutuna da değindi.

"İsrail saldırıları nedeniyle toprağa ve yer altı sularına sızan kimyasallar, Gazzeli çocukların geleceğini şimdiden karanlığa bürümüştür. Bu ağır insani ve çevre felaketine sebep olanların uluslararası mahkemelerde bunun hesabını vermeleri gerektiğini düşünüyoruz" dedi.

Erdoğan, 2026 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 31. Taraflar Konferansına ev sahipliği yapmak için Türkiye'nin adaylığını açıkladığını hatırlattı.

Kömüre Vurgu Yok

BBC Türkçe'ye konuşan Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi'nde (İPM) İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin yenilenebilir hedefinin dört katına çıkarılmasını olumlu buluyor.

Ancak eş zamanlı olarak nükleerdeki kapasite artışının yenilenebilir enerji yatırımlarının "önünü kesebileceğini" tahmin ediyor.

Türkiye'nin 2053 enerji yol haritasında kömüre dair bir plandan söz edilmiyor.

Kömür "en kirli fosil yakıt" olarak biliniyor ve güneşin en düşük maliyetli enerji haline gelmesiyle birçok avantajını da kaybetmiş durumda.

Ümit Şahin, Türkiye'nin uzun vadeli iklim planında kömürün azaltılmaması halinde bu alana yapılan yatırımın boşa gidebileceğine işaret ediyor.

Şahin, "Yenilebilir enerjide ve nükleerde planlanan kapasite artışları yapılırken bugünkü kapasitesi korunursa, kömürün kapasite faktörü düşecek, bu da ekonomiye ciddi bir zarar verecek" diyor.

Aralarında Buğday Derneği, Greenpeace Türkiye, TEMA Vakfı ve WWF Türkiye'nin olduğu iklim alanında çalışan Sivil Toplum Kuruluşları (STK) COP29 öncesinde yaptığı ortak açıklamada, Türkiye’nin güçlü iklim hedeflerine ulaşması için "acilen yeni kömürlü termik santral yapmama " kararı alması ve kademeli olarak kömürden çıkışı planlaması çağrısında bulunmuştu.

STK'lar bu kararın Türkiye'nin uluslararası yatırım ve desteklere ulaşmasını kolaylaştıracağını, COP29 müzakerelerinde, iddialı bir iklim hedefi belirleyen ülkelerin iklim finansmanında önceliklendirilmesinin gündeme geleceğini savunuyor.

Çağrıda, "Emisyonlarının yüzde 20-25’i kömürlü termik santrallerden kaynaklanan Türkiye’nin kömürden çıkış kararı alması iddialı bir iklim hedefinin ilk adımı olabilir" deniyor. 

Belge, Türkiye ekonomisinin bel kemiği sayılan imalattan tarıma, ulaşımdan binalara ve atık yönetimine kadar farklı alanlarda ne tür dönüşümler yaşanacağına dair ipuçları da sunuyor.

Örneğin, demir ve çelik sektörü salımlarının 2053'e kadar kademeli olarak yüzde 99 azaltma hedefi dökümanda açıkça belirtiliyor.

Benzer şekilde gübre sektörü için bu hedef yüzde 100; çimento için yüzde 93; alüminyum içinse yüzde 75 azaltım olarak belirlenmiş.

Ancak diğer başlıklar için bu şekilde net hedefler görmek mümkün değil ve bunun önemli bir sorun olduğu düşünülüyor.

Ümit Şahin, hedeflerde önlenecek emisyon yerine ne kadar azaltımın sağlanacağının net bir şekilde paylaşılması gerektiğini belirtiyor.

Şahin, ne kadar azaltım yapılacağı bilinmemesinin, "net sıfır" hedefinin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğinin anlaşılması açısından "çelişkili bir durum" ortaya çıkardığını belirtiyor.

Şahin bunun sebebinin Türkiye'nin bu hedeflere "aşağıdan yukarıya" yaklaşması olduğunu savunuyor.

"Sektörler, tarımdan enerjiye ve ulaştırmaya tüm bakanlıklar yapabileceklerini ortaya koymuş, onlar da mümkün olduğunca iddialı bir şekilde bir araya getirilmiş gibi görünüyor."

Ancak bunun yerine, öncelikle emisyon azaltım hedeflerinin belirlenmesi ve bunların endüstrilere dağıtımının yapılması gerektiğini belirtiyor.

Akdeniz ülkeleri bir araya geliyor

Türkiye'nin COP29'da Akdeniz ülkelerinin yenilenebilir enerji kapasitelerini ortaya çıkarmayı amaçlayan bir oluşuma katılması da bekleniyor.

TeraMed adlı girişim Akdeniz çevresinde kurulu yenilenebilir enerji kapasitesini 1 TW'a çıkarmayı hedefliyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Kurucu Direktörü Bengisu Özenç, bu girişimin ortaya çıkmasında Akdeniz ülkelerinin teknik potansiyelinin çok yüksek görülmesinin etkili olduğunu belirtiyor.

Bunun yanında Akdeniz'in küresel ısınmanın en hızlı gerçekleştiği havza olduğunun altı çiziyor.

Buna ek olarak, Özenç, Akdeniz'deki jeopolitik sorunların iklim hedefleri gibi "yumuşak bir güçle aşılması" ve ülkeleri bir araya getirmesinin hedeflendiğini söylüyor.

Özenç, "Türkiye Akdeniz bölgesindeki en büyük, katma değerli üretimi yüksek ve yükselen ekonomilerden biri olmasının yanında, bölgedeki AB dışı ülkeler arasında temiz ve enerji verimli makine ve ekipmanın üretiminde en önde gelen ülke konumundadır" diyor ve ekliyor:

"Bu nedenle yenilenebilir enerji hedefleri konusunda bölgede ortaya konulacak iddialı hedefler Türkiye’nin bu alandaki sanayi altyapısını önemli bir fırsata dönüştürebilecek önemli bir potansiyel içermektedir"

Özenç, Enerji Bakanlığı tarafından açıklanan, Türkiye’nin güneş ve rüzgar enerjisinde kurulu kapasitesini 2030 yılına kadar 4 katına çıkarmayı hedefleyen yeni yenilenebilir enerji hedeflerinin de bu duruşu desteklediğini söylüyor.

Türkiye için gündem iklim finansmanı

COP29'un bu yılki ana temalarından biri iklim finansmanı.

Kırılgan ülkeler statüsünde değerlendirilmeyi talep eden Türkiye, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalan ülkelerden biri olduğunu savunuyor.

Türkiye, bir Akdeniz ülkesi olarak iklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılgan konumda olduğunu savunuyor.

Türkiye bu nedenle "Kayıp ve Zarar Fonu'ndan yararlanabileceğini savunuyor.

Kırılgan olarak tanımlanan en az gelişmiş ülkeler ve küçük ada ülkeleri, iklim değişikliğinin etkilerinden orantısız biçimde etkileniyorlar.

Bu ülkeler aynı zamanda küresel salımlarda en az pay sahibi olanlar arasında.

Fon ülkelerin kayıp ve zararlarının tazmini için veriliyor.

Türkiye bugün en çok sera gazı salımı yapan ülkeler sıralamasında ilk 20'de yer alıyor ancak Çin ve ABD gibi en büyük kirleticilerle arasında büyük farklar var.

 

Türkiye 2053 Uzun Vadeli İklim Stratejisi Belgesini incelemek için TIKLAYINIZ.

 

Kaynak: BBC Türkçe

Pin It

Destekleyenler

Welcome in the demo