
Buğday Derneği'nin bu konuda yaptığı açıklamada şu sözlere yer verildi:
FAO’nun verdiği rakamlara göre ABD’nin toplam fosil yakıtı tüketiminin %20’si gıda tedarik zincirine gidiyor. Ancak yapılan çalışmalar asıl sorunun gıdanın nakliye mesafesinden çok üretim aşamasında yattığını gösteriyor. Verilen rakam ise çarpıcı: gıdanın üretimi aşamasında salınan zararlı gazlar, gıdanın yaşam döngüsünün yarattığı sera gazları toplamının %80’ini oluşturuyor. Petrokimyasal ilaç ve gübrelerin yoğun kullanıldığı konvansiyonel tarım uygulamaları, insan kaynaklı sera gazı salımında % 32’ye varan katkıya sahip.
Avrupa’da bir çok şehir bu soruya gıda tedarik sitemlerinde yaptıkları değişikliklerle cevap vermeye başladılar. Örneğin Viyana, iklim koruma programı “BioAl Viyana” kapsamında, kamu kurumlarına yerel ve organik ürün sağlayarak 2004-2007 yılları arasında 103.000 ton CO² salınımını engelledi ve 44,4 milyon avroluk tasarruf sağladı. Belçika’nın Ghent şehrinde başlayan “Etsiz Perşembe” programı, şehir halkını her hafta Perşembe günleri vejetaryen beslenmeye davet ediyor.
Doğa dostu, ekolojik, kısa mesefalerden tedarik edilen, az paketlenmiş mevsim sebze ve meyvelerini tüketerek iklim üzerindeki baskıyı azaltabiliriz. Ne yediğimiz, doğa ile kurduğumuz ilişkiyi belirler.