İklim değişikliği, iş sağlığı ve güvenliği risklerini artırarak can kayıplarına ve meslek hastalıklarına neden oluyor.
Tüm dünyada iş sağlığı ve güvenliği bilincini artırmak ve iş kazalarını önlemek için her yıl 28 Nisan’da kutlanan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü, iş yerlerinde güvenli bir ortamın sağlanmasını, çalışanların sağlıklarının korunmasını ve çalışma ortamlarının iyileştirilmesini amaçlıyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (International Labour Organization, ILO) verilerine göre, her yıl dünyada yaklaşık 3 milyon kişi iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşamını yitiriyor. Ancak ILO, iş yerlerindeki güvenlik önlemlerinin artırılmasıyla bu tür kayıpların önüne geçilmesinin mümkün olduğuna dikkat çekiyor.
Öte yandan iklim değişikliği de çalışanların güvenliği ve sağlığı üzerinde etkisini giderek artıran riskler oluşturuyor. Uzmanlar, iklim değişikliğinin iş sağlığı ve güvenliği üzerindeki olumsuz etkileriyle mücadele etmek için uluslararası iş birliğinin önemini vurguluyor. Ancak mevcut yasal düzenlemelerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı önlem alınmasında yetersiz kalması, iklim değişikliği kaynaklı risklere karşı acilen yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini gerektiriyor.
ILO tarafından hazırlanan “Değişen İklim Koşullarında İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sağlanması” raporu, iklim değişikliği nedeniyle her yıl milyonlarca işçinin ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Rapor, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerinin ciddi boyutlara ulaştığını gösteriyor. Kanser, kalp-damar hastalıkları, solunum rahatsızlıkları, böbrek fonksiyon bozuklukları ve mental sağlık sorunları gibi birçok hastalık, iklim değişikliği ile ilişkilendiriliyor.
Aşırı hava olayları, yüksek sıcaklıklar, güneş ultraviyole (UV) radyasyonuna fazla maruz kalınması, iş yerindeki aşırı hava kirliliği, vektörel hastalıklar ve tarım ilaçları zehirlenmeleri; meslek hastalıkları ve iklim değişikliği kaynaklı can kayıplarının temel nedenleri arasında yer alıyor. Rapora göre her yıl aşırı sıcaklığa bağlı olarak yaklaşık 22,85 milyon meslek hastalığı, 18,970 ölüm ve 2,09 milyon sakatlık yaşanıyor. Yaklaşık 300.000’den fazla kişi böcek ilacı zehirlenmesi, 860.000’den fazla kişi iş yeri hava kirliliği, 18.960’tan fazla kişi güneş UV radyasyonu, 15.170’ten fazla kişi ise parazit ve vektörel hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor.
İklim değişikliği her sektörü farklı derecelerde etkiliyor. Tarım, inşaat ve taşımacılık gibi fiziksel açıdan zorlayıcı sektörlerde çalışan dış mekân işçileri en büyük risk gruplarını oluşturuyor. Ayrıca temiz hava koşullarına sahip olmayan iç mekânlarda çalışanlar da risk altında değerlendiriliyor.
İklim değişikliğinin ekosistemlerin varlığını da tehdit etmesi, bu ekosistemlere dayalı başta tarım, ormancılık ve balıkçılık olmak üzere 1,2 milyar işin geleceğini olumsuz yönde etkiliyor. İşverenlerin iş gücü verimliliğinde ve iş gücü arzında potansiyel bir azalmadan etkilenmesi bekleniyor. Önlem alınmazsa, üretim maliyetlerinin ve iş kazalarının artarak ciddi boyutlarda mali kayıplar oluşturacağı öngörülüyor. Küresel ortalama sıcaklık artışı yüzyıl sonuna kadar sanayi devrimi öncesi seviyelere göre 1,5°C artış ile sınırlı kalsa bile, sadece sıcaklığa bağlı hastalıkların toplam finansal kaybının 2030 yılına kadar 2,4 trilyon dolara ulaşması bekleniyor.
Ayrıca iklim değişikliği sonucunda tarım arazilerinde verimin düşmesi, bazı bölgelerde sıcaklık artışının insan sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşabilmesi, aşırı hava olaylarının iş yerlerinin altyapısını tahrip etmesi gibi durumlar iklim kaynaklı göçlerde artışa, kayıt dışı istihdama ve işsizliğin artmasına neden oluyor. Nitekim yüzyılın sonuna kadar küresel ortalama sıcaklık 2 derece artarsa, Avrupa Birliği’ne yapılacak olan sığınma başvurularının iki katına çıkması bekleniyor.
Yeşil teknolojilerde iş güvenliği tedbirleri yetersiz kalıyor
Yeşil endüstriler ve teknolojiler, iklim değişikliğiyle mücadelede etkili rol oynasalar da yeşil teknolojilerin üretiminde yeterli tedbirlerin alınmaması iş güvenliğinde risklere sebep oluyor.
Örneğin güneş panelleri ve enerji verimli kompakt floresan lambaların içerdiği; kurşun, kadmiyum ve cıva gibi tehlikeli kimyasallar geri dönüşüm alanında çalışanlar için tehlike oluşturuyor.
Elektrikli araçlarda yer alan lityum-iyon pillerin üretiminde kullanılan kimyasallar da iş sağlığı açısından tehdit oluşturuyor. Örneğin kobalt madenciliğinde çalışanlar, yüksek seviyelerde toz, toksik gazlar ve diğer tehlikelere maruz kalabiliyor. Bu koşullar ise solunum hastalıkları, cilt sorunları, tiroid fonksiyonlarının bozulması gibi hastalıklara yol açıyor.
Yenilenebilir enerji sektöründe çalışanlar da risk altında yer alıyor. Örneğin açık deniz rüzgâr çiftliklerinde çalışanlar karbonmonoksit ve sülfür hekzaflorüre maruz kalabiliyor.
İklim değişikliği karşısında iş güvenliği için neler yapılmalı?
İş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve kayıpların en aza indirilmesi için mevcut politikaların uygulanmasının yanında iklim değişikliğine yönelik özel politikaların oluşturulması gerekiyor.
Mevcut çalışmaların çoğu, çalışma ortamları yerine halk sağlığına odaklandığı için iklim değişikliğinin çalışma ortamlarındaki etkilerine yönelik yeterli veri bulunmuyor. Dolayısıyla ısı stresinden başka, işçileri iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden korumak için hayata geçirilebilecek etkili müdahaleler hakkında sınırlı bilgi bulunuyor. Bu alanda yapılacak çalışmalar, farklı ülkelerde ve sektörlerde koruyucu iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin geliştirilmesinde büyük önem taşıyor.,
İş güvenliğine yönelik politikaların iş yeri düzeyinde uygulanabilir ve etkili olması için hükümetler ve sosyal paydaşlar arasında gerçekleştirilecek iş birliği de büyük önem taşıyor. İş sağlığı ve güvenliği politikaları ve programları, politika tutarlılığını sağlamak için bakanlıklar arasında koordine edilmesi gerekiyor.