
Bu sorunun cevabını bulduklarında, geriye kalan doğal kaynakların ölçüsünün öğrenilebileceğini ve doğanın sürekli tüketilmesini ve tahrip edilmesini önleyecek çözümler üretilebileceğini düşünüyorlardı. Böylece bir insanın atıklarının yok edilmesi de dahil olmak üzere, tüm gereksinimlerini karşılamak için kullandığı biyolojik alanı ölçen bir araç geliştirdiler.
Elde edilen ölçüye de ekolojik ayakizi deniyor. Ekolojik ayakizi, belirli bir toplumun tükettiği kaynakların üretimi ve atıklarının yok edilmesi için gereken, kara ve su alanlarının büyüklüğünü gösteriyor. Ayrıca, farklı insan etkinliklerinin çevre üzerindeki etkilerinin de anlaşılmasını sağlıyor. Üstelik, bu araç sayesinde hangi ülkenin, hangi kentin, hangi ailenin ya da hangi insanın ne kadar biyolojik alan kullandığı konusunda da bilgi elde etmek mümkün. İşin en ilginç ve önemli yanı da bu zaten. Çünkü, ne kadar tükettiğimizi ve tüketimlerimizin nelere yol açtığını bilmenin, bilinçli tüketim alışkanlıkları edinmemize ve tüketim konusunda seçim yaparken daha farklı düşünmemize neden olacağı kesin.
Ekolojik ayakizi kavramı, doğa koruma çalışmalarına katkıda bulundu. Ancak tüketim çılgınlığı devam ediyor... Bazıları buna "ekolojik aşırılık" da diyor...
"EKOLOJİK AŞIRILIK" NEDİR?
‘Ekolojik aşırılık’ terimi bir bölgenin ekolojik limitlerinden fazla olan tüketim seviyesini tanımlamak için kullanılır.
Başka bir deyişle, doğal kaynakları uzun vadede sürdürülemeyecek bir şekilde kullanıyoruz.
Bu kavram bir kişinin banka hesabına benzetilebilir. Kısa vadede birikimlerimizi kullanarak ya da kredi çekerek imkanlarımızdan fazlasıyla yaşayabiliriz, ancak buna devam edersek uzun vadede iflas kaçınılmazdır. Bu kişi bir noktada hem sadece kendi imkanlarıyla yaşamak zorunda kalmanın yanı sıra krediyi geri ödemek zorundadır.
Aşırıya kaçma dikkatleri insanların anlayabileceği bir sadelikte, limitleri olan bir dünyada yaşadığımız gerçeğine çekiyor.