Her ne kadar Dünya’nın ¾ ‘ü sularla çevrili olsa da gelecekte bizi çok büyük su problemleri beklemektedir.
Ülkemiz, su kaynakları açısından oldukça zengin olsa da su sarfiyat oranı da bir o kadar fazladır. Bu durum sadece Türkiye’de değil Dünya’nın neredeyse her ülkesinde aynıdır. Küresel ısınma sonucu değişen iklimle beraber yağmur yağışları, kar yağışları, hava sıcaklıkları, mevsim normalleri oldukça farklılaşmaya devam etmektedir. Bu sorunlar, örneğin hava sıcaklıklarının dengesizleşmesi; uzun süre yağmur yağmamasına sonra bir anda çok büyük oranlarda yağmur yağışına yani iklim bozukluklarına yol açmaktadır. Görülen bu dengesizlikler, ilerleyen yıllarda giderek suya erişimimizin daha da azalıp, ihtiyacımızın ise daha çok artış göstereceği ve canlı hayatını çıkmaza sokacak olan bir dönemin habercisidir. Öyle ki, barajların doluluk oranları sürekli değişim halinde olup, suya göstermemiz gereken önemi her geçen gün bize hatırlatmaktadır.
Su ayak izi, aslında su kullanımının bir göstergesidir. Üstelik sadece direkt olarak kullanılan ve içilen suların değil, gerek giydiğimiz kıyafetler için harcanan suların, gerekse yediğimiz yiyecekler için harcanmış olan suların tamamının bir göstergesidir. Su ayak izi; yeşil su, mavi su ve gri su olmak üzere 3 bileşenden oluşur. Mavi ve yeşil renkler su tüketimini gösterirken gri renk ise suyun kirliliğinin bir göstergesidir. Örnek verecek olursak; yalnızca bir fincan kahve için tamı tamına 130 litre su kullanılmaktadır ve bu suyun %96’sı yeşil, %1’i mavi, %3’ü ise gri su olarak ayrılmaktadır (Mekonnen, M.M. ve Hoekstra, A.Y. (2010), a.g.y). Giydiğimiz normal pamuklu bir tişört için bile yaklaşık 2700 su harcanırken bunun oranları ise %54 yeşil, %33 mavi, %13 gri olarak ayrılmaktadır.
Bu oranlardaki yeşil ve mavi su yüzdeleri bize bu işlemlerde harcanan suların ne kadar çok olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla da su ayak izi çok boyutlu bir göstergedir. Buna bağlı olarak aynı zamanda da bir coğrafyadaki veya belirli bir bölgedeki su kıtlığına etki eden başlıca neden yani su sarfiyatının oluşturduğu bu etkiyi hesaplamaya da fırsat vermektedir.
- Yeşil Su Ayak izi
Yeryüzüne düşen yağış miktarının ve yağış sularının yüzey üzerinde kalıp yeraltına geçmediği ve bitkiler tarafından kullanıldığı zamanlarda oluşur. Suların yüzeyde kalması nedeniyle de yeşil su ayak izinin belirttiği miktar, buharlaşan su ve bitkiler tarafından kullanılan suyun miktarının bir göstergesidir. Sonuç olarak yeşil su ayak izi tarım alanında daha çok meydana gelmektedir.
- Mavi Su Ayak izi
Mavi su, yeşil suyun tam tersine yeraltından veya yüzeysel kaynaklardan gelen suyun buharlaşması sonucu, geldiği su kaynağına geri dönmesi ve üretim amacıyla kullanılması ile meydana gelen tüketim miktarının bir göstergesidir. Mavi su, yeşil suya göre daha geniş çaplı olup, yalnızca tarımda değil; bunun yanında evsel kullanım suyu olarak ve fabrikalarda üretim aşamalarında kullanım suyu olarak da değerlendirilir ve mavi su ayak izi oranını oluşturur.
- Gri Su Ayak izi
Gri su ayak izi, üretimde kullanılıp sonucunda atık suya dönüşen ve kirletilen temiz su kaynağı miktarını belirtir. Gri su ayak izi bir boru ile akma yoluyla veya dolaylı şekilde topraktan sızıntı olarak noktasal kaynaklı ortaya çıkan kirliliği de ele alır.
Görüldüğü üzere üç su ayak izi bileşeni de suyumuzu nerelerde nasıl harcandığına veya ne kadar çok kirletildiğine dair raporu bizlere sunuyor. Durumun ne kadar kötü olduğunu bu rapordaki oranlardan anlayabilmek mümkün. Peki bu durumu nasıl düzeltebiliriz?
Önce işe su ayak izimizi hesaplamaktan başlayabiliriz. Bu hesaplamanın sonucu, Dünya’nın bile yarısından fazlasını kaplayan suyun bizlere nasıl da yetmediğini anlamamızı sağlayacaktır. Öyle ki, suyu ne kadar boşa harcadığımızı, kirlettiğimizi ve uzun vadede geri dönülemeyecek sonuçlara sebep olabileceğimizi görmek bir şeyleri düzeltmek için çaba sarfetmemize olanak sağlayacaktır. Eğer bunu sadece bireysel olarak değil, toplumsal ve hatta ulusal bir hedef haline getirirsek Dünya’da sürdürülebilirlik ve su korunması hakkında önemli adımlar atılabilir. Unutmayın, tek bir kişi 100 kişiye bu fikri aktarabilir ve bu sayede aktarım ağı bölgesel ölçekte büyümüş olur. Hatta Dünya geneline bile yayılabilir.
Sürdürülebilirliği sağlamak her konuda bizler için önem verilmesi gereken bir etken. Özellikle, Dünya şu an olduğu gibi gün geçtikçe kötüleşirken gelecek nesillere sağlıklı ve yaşanabilir bir Dünya bırakabilmek oldukça önem arz etmektedir.
Sürdürülebilirlik üzerine…
Evrensel çapta, %87’si Yeşil ve %13’ü mavi olmak üzere yaklaşık olarak 7000 km3 tatlı su endüstriyel ve tarımsal üretim alanında evsel su ihtiyacını da karşılamak üzere tüketilmektedir. Öyle ki tarım, küresel su tüketiminin %99’unu, neredeyse tamamını oluşturan en büyük tatlı su kullanıcısıdır diyebiliriz (Hoekstra ve Mekonnen, 2012). İlerleyen 20-30 yılda küresel nüfus 11,2 milyara kadar genişleyebilir ( BM, 2015) ve bunun sonucunda daha fazla üretim istihdamı oluşabileceği söylenmektedir. Böylece daha fazla mahsul ve yiyecek talebi artacak, bu olay da küresel su kaynağını daha da sıkıntıya sokacaktır (Falkenmark ve diğerleri, 2009 ;
Vörösmarty ve diğerleri, 2010 ; Wada ve Bierkens, 2014 ; Hoekstra ve diğerleri, 2012; Oki ve Kanae, 2006 ; Tilman ve diğerleri, 2001). Sonuç olarak 2050 yıllarına doğru insanlığın karşılaşacağı veya şimdiden karşılaşmış olmaya başlandığı zorluklardan biri küresel çapta mahsulü artırmaya çalışmak, üstelik bunu yaparken çevreye olan zararları; ekolojik ve sosyal açılardan da zararsız kılmaya çalışmak olacaktır.
Şu an için ve gelecek dönemde de, suyun ve çevrenin sürdürülebilirliğini; ekosistemlerin korunmasını sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Hem kendi çabamız hem de gelişmiş tekniklerin uygulanması bu konuda çok gereksinim ve önem taşımaktadır.
Yeşil ve mavi su ayak izi çerçevesinde özellikle endüstriyel su tasarrufları yapabilmek, bunun yanında gri su ayak izi çerçevesinde de yine endüstriyel üretim ve tarım alanında, ayrıca bizlerin kirlettiği sular dahilinde de suların kirletilmesinin azaltılması sürdürülebilirliğin geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Örneğin, yüksek su tüketim oranı ve artış gösteren gri su ayak izi ile sanayi sektörü suçlanmaktadır. Bu konu özelinde endüstriler ve üreticiler su kullanım verimliliğini artırmak ve olumsuzlukları düşürmek adına koruma stratejileri geliştirmeli ve bir an önce harekete geçmelidir. Görüyoruz ki su ayak izinin her alandaki önemi, su tasarrufu için itici bir güç oluşturmakta ve bu gücü doğru şekilde kullanıp verimliliğe dönüştürmek de bizlere düşmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma konusu tabii ki yalnızca su konusunda geçerli değildir ancak sürdürülebilir kalkınmanın en merkezi parçasıdır diyebiliriz. Çünkü su olmazsa hayat olmaz, su olmazsa geriye hiçbir şeyin önemi kalmaz.
Yazar: Zeynep AYDIN
Tüm güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi sosyal medyada takip edin...