rielli kasim banner 1

solarex 400x85

solar storage banner

nextgen banner

Atık Kağıt Emekçileri

atik kagit emekcileri makale
18. yüzyıl Sanayi Devriminin başlangıcından bu yana süregelen teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak giderek artan tüketimin dışında; dünya nüfusunun artması, hammaddeyi elde ettiğimiz kaynaklarımızın azalması ve üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için hammadde ihtiyacı katı atıkların geri dönüştürülmesi ihtiyacını doğurmuştur.

Bu bağlamda geri dönüşüm hususunda en önemli metalardan biri olan atık kağıt ve kartonları ele alırsak; kağıt ihtiyacının karşılanması adına gerekli selüloz için doğanın bağrından ağaçları kesip almak zorundayız. Bu zorunluluğun en az seviyede zarar vermesi adına atık kağıtların geri dönüştürülmesi hayati bir eylemdir. Bunun yanısıra her çeşit atığın buluştuğu ‘’vahşi depolama alanları’’ daha az yüklenmiş olup bunun ardında atılacak bir çok adımın doğaya daha az zarar vereceği muhakkaktır.

Çöp, sadece atılması ve yok edilmesi gereken bir madde olmaktan 1950’lerden sonra çıkmış ve aksine çevre, sağlık, emniyet ve kar amaçlı bir meta haline dönüşmüştür. Bu sayılanların gerçekleştirilmesinin yolu çöpteki maddelerin geri kazanılmasıdır. Bu işlemin yapılışı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Örneğin Almanya’da bu işlem evde yapılırken, İngiltere’de bir belediye hizmeti olarak görülmekte, ABD’ de ise bu işlem özel sektöre yaptırılmaktadır.

Geçen yıllar ile birlikte çöplerden atıkları toplama işi, giderek kente özgü işlerden biri haline gelmiştir. Sektörün gelişmesinin yanında bunun esas sebebi, bu işi meslek edinmiş ve haftanın her günü sokaklarda ve caddelerde mesleklerini icra eden atık kağıt emekçilerinin emek süreçleridir. Başta yadırganan çöplerden atık toplama işi, giderek kentin normalleri arasına girmiştir. Atık kağıt emekçilerinin emek süreçleri sokak ve caddelerin bir parçası olmuştur. Böylece atık kağıt emekçileri yaşam koşullarının zorluklarıyla mücadele etmeye başlamıştır. Bizim bilmediğimiz belki de hayal bile edemeyeceğimiz zorlu koşullarda çalışmaktadırlar. Bu anlamıyla da hem kendileri hem de kentte yaşayan insanlar açısından maddi mekânsal pratikler haline gelmiştir.

Atık kağıt işinin kazanç getirmesi dünya genelinde geri dönüşüm sistemlerinin ilerlemesi ve maliyetlerinin kimi hammaddeleri sıfırdan elde etmekten daha ucuza gelmesinden de kaynaklanmaktadır. Günümüzde geri dönüşüm sistemindeki ilerlemeler, bu sistemlerin kurulması için Avrupa Birliği’nden sağlanan fonlar da sektörün büyümesine katkıda bulunmuştur. Çöplerden elde edilen kazancın büyüklüğünün görülmesinde giderek kitleselleşen bir şekilde atık işini yapan atık kağıt işçilerinin de payı vardır. Atık kağıt emekçilerinin topladıkları atıkları teslim ettikleri ardiyeler ve depolar da ticari sermaye olarak kendilerine getirilen kağıdı, üzerine fiyat ekleyerek satmakla kâr etmektedirler. Ve aslına bakacak olursak bu kazanç tüm toplumun kazancı oluyor. Çünkü millî gelir ve tasarruf konusunda hepimize katkısı olan bir konu olarak ele almak gerekiyor.

Göçler ile yerlerinden yurtlarından ayrılan insanların, sermayeye sağladığı iki yarar vardır. Bunlardan birincisi, geride kalan toprakların kullanımı ile ilgili olarak Marx’ın Kapital’de 1846 kıtlığının arkasından oluşan İrlanda’dan göç ile birlikte nüfusun azalması ile ilgili yazdığında da olduğu gibi boşalan toprakların mera olarak kullanıma açık hale gelmesi, toprakların birleştirilerek mülk edinilmesi, sahipsiz kalan toprakların yerel mülki amirler eliyle kiralanarak mera ya da işlenebilir alan olarak kullanılması, toprakların sermayeye çevrilmesidir.

Göçün sermayeye sağladığı ikinci yarar ise, göç eden nüfusun kentlerin ucuz işgücü ihtiyacını karşılar hale gelmesi, kentlerin artı-nüfusu, sanayinin yedek işçi kontenjanı haline gelmesidir. Bu da hali hazırda kentlerde var olan artı-nüfus’u artırmış ve bu durum da kentsel bir sorun haline gelmiştir.

Atık kağıt emekçileri sokakta çalışmayı, her işte olduğu gibi, kendi iç yapısı ve dinamikleri olan bir çalışma olarak görmektedirler. Sokakta çalışma onlar açısından ‘’El alem ne der?’’ baskısına kendi direnişini üreten bir çalışma şeklidir. Sokakta çalışırken yeri geldiğinde ansızın bastıran yağmura karşı bile; demirden çekçek arabalarının tepe kısmına geçirilen karton ile çalışmaya devam etmek bir yaşamsal mücadele yöntemi olarak görülmektedir.

Buradalar!

Aramızdalar!

Ve görebilen için görünürdeler.

Sokak sokak çöp konteynerlerinin ve atıkların peşindeler. Çekçekleriyle yani topladıkları çöpleri doldurdukları büyük torbalı yük arabalarıyla aramızdalar. İstisnalar dışın da büyük çoğunluğu maaşlı işçi değiller. Ne kadar atık, o kadar yevmiye! Kendileri için meslekleri var: “Geri Dönüşüm İşçileri” Almanya ve İsviçre gibi Avrupa ülkelerinde meslekleri tanımlanmış iken Türkiye’de halen tam anlamıyla tanınmış değiller. Çekçeklerine doldurdukları atıklarında artı değerleri, alınterleri, ekmekleri var. Dertleri de çok…

Sokaktaki bakışların ayrımcı ve itibarsızlaştıran dili hep üzerlerinde. Yaptıkları iş değersizleştiriliyor. Gündüz onlara “çöpçü” “sokak toplayıcısı” diye bakan gözler, gece “hırsız” yaftasını yapıştırıyor.

Geri Dönüşüm İşçileri için belki de en ağır olanı, toplumun çok büyük kısmının sadece kılık kıyafetleri ve yaptıkları iş üzerinden yargıya varıp, “bizden değiller” algısını içselleştirmeleri ve işçileri kimsesizleştirmeleridir.

Oysa onlar günlük 300- 400 kilo kağıt toplamak için 12-16 saat çalışıyorlar. Gün ışığıyla işe çıkıp, günün ilk saatlerine kadar atıkların peşindeler. Sigortasızlar. Sadece yeşil kartları var.

Bu meslekte yaş sınırı, cinsiyet ayrımı yok.Yaşları değişik..

7 yaşında, 17 yaşında, 30 yaşında, 60 yaşındalar…

Çocuk olmadan büyümüş ve boylarından büyük çekçeklerini, yırtılmış ayakkabılarını sürterek çeken çocuklar var. Karınca gibi heybelerinde ağırlıklarının on katı yükü sırtlanırlar, kimsesizliği yaşadıkları sokaklarda. Bir park kenarında kaykaydan hızlı kayıp çekçekleriyle tekrar kağıt toplamaya koyulan çocuklar, babaları, abileri ve anneleriyle birlikte çalışıyorlar.

Aralarında atanamayan öğretmenler ve diğer meslek gruplarından bireyler de var... Şimdi kentlerdeler ve çöp toplayarak ekmeklerini kazanıyorlar. Mahalleler ve sokaklar onların işyerleri. Yoksulluklarını ya da yoksunluklarını istismar etmiyorlar. Ekmeği çöpten çıkartıyorlar.

“Meslek tanımımız yok ama meslek hastalığımız var” diyorlar, Aziz Nesin’in “Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz” misali…

Yan komşularımız, bir aşağı sokakta oturan genellikle aynı mahalleyi paylaştığımız insanlar. İçimizden çıkanlar yani, bu işi meslek edinenler bizim ötekileştirmek için elimizden geleni yaptığımız insanlar onlar.

Kışın soğuğuna, kar yağışına, yağmura bakmadan elimizi bile vurmaya çekindiğimiz çöplere tüm ruhlarını sokarak evine ekmek, çocuklarına okul harçlığı götürmeye çalışan bu insanları anlamak zorundayız.

Hangi canlı vardır ki; arabası kendisine ağırlık yapsın ve hangi canlı vardır ki; o arabanın daha fazla ağırlık yapması için çalışsın?

Çöple kamufle olan hayatların hiçe sayıldığı bir meslek atık kağıt emekçiliği...

Kimi zaman çöple çıkan umudu yaşatırlar içlerinde, kimi zaman da çöpün aldığı hayatlara ağlarlar.

Bir işçinin dediği gibi;

“Bu mesleği neden seçtin diye sorulmaz bizlere, nasıl düştün diye sorulur.”

Çaresizliğin, acizliğin en mat resmidir yaşananlar…

Ekmeklerine dokunmamak ve onlara arada bir teşekkür etmeniz dileğiyle.

 

Yazar: Cihan YEŞİL  / Çevre Yüksek Mühendisi - İnşaaat Teknikeri

 

Bizleri desteklemek ve tüm güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi sosyal medyada takip ediniz...
sosyal medya facebooksosyal medya instagramsosyal medya linkedin


sosyal medya twitter
sosyal medya telegramsosyal yousosyal meyda bip

Pin It

Destekleyenler

Welcome in the demo