DAĞILMA [Dispersion] Sözgelimi, bir doğal kaynaktaki yoğunlaşmış kirleticinin yayılma süreci.

DAĞINIK YAYILMA [Sprawl] Kentsel gelişmenin civardaki kırsal kesime doğru denetimsiz yayılması.

DALGA GÜCÜ [Wave power] Deniz suyu devinimlerinin oluşturduğu gücün enerji üretiminde kullanılabileceği, potansiyel yenilenebilir enerji kaynağı.

DALGAKIRAN [Jetty] Bir limanı akıntılardan ve gelgitlerden korumak amacıyla gelgite açık koylarda, göllerde yada ırmaklarda gerçekleştirilen yapı.

DAMITMA TESİSLERİ [Distillation plants] Tuzlu suyu içme suyuna dönüştüren büyük ölçekli tesisler.

DAMLATMALI FİLTRE [Trickling filter] Atık suyun arı­tılması sürecinde ikincil arıtma tesislerinde kullanılan biyolojik filtre. Filtre, atık suyun püskürtülüp serpildiği 5- ıocm boyutunda taşlardan oluşan 1-2m derinliğinde ve ıo-30m çapında bir yataktır. Taşlar arasında büyüme olanağı bulan mikroorganizmalar, akış süresi içinde organik maddeleri ayrıştırırlar.

DARBE ÖLÇER [Impactor; Impinger] (darbe) Maddeleri çarpma noktasında toplayan ve ölçen alet.

DAYANIKLI KİMYASALLAR [Persistent chemicals] Zararsız hale getirilmelerini ya da giderilmelerini sağlayacak biyolojik ve kimyasal süreçlere karşı dirençli toprak ve su kirleticileri. Bunlara örnek olarak kurşun, bakır, arsenik, ya da tarım ilaçları, sert deterjanlar (biyolojik olarak bozunmayan) ve radyonüklidIer (radyoaktif çekirdekler) gösterilebilir.

dBA [Decibel A]Desibel A.

DDT [DDT] Diklorodifeniltrikloretan'ın kısa yazılışı; son derece kuvvetli bir böcek öldürücü. Kalıntıları yaklaşık 15 yıl varlığını sürdürür.

DEĞİŞİM DERECESİ [Gradient] Isı, basınç, yoğunluk, nem gibi çevreyi etkileyen bir niceliğin değerindeki değişme.

DEMOGRAFi [Demography] Genellikle istatistik teknikler kullanılarak nüfusun incelenmesi.

DEMOGRAFiK GEÇİŞ [Demographic transition] Genellikle ekonomik ve toplumsal gelişmeye bağlı olarak, belli bir nüfusun doğum oranında gözlenen düşme eğilimi.

DENGELİ NÜFUS [Equilibrium population] Değişmeyen nüfus; belli bir sürede doğum sayısı ölüm sayısına eşit olan nüfus.

DENİZ DİBi BÖLGESİ [Benthic region] Hem kıyı hem de derin deniz tabanı olmak üzere, bütün okyanus dibini kapsayan deniz bölgesi.

DENİZ DİBİ SONDAJI [Offshore drilling] Pahalı donanım ve yüzer platformlar kullanarak deniz altından petrol ve gaz çıkarılması.

DENİZ EKOSİSTEMİ [Marine ecosystem] Okyanusların ve denizlerin ekosistemleri; pellajik ve bentik bölümler olarak ikiye ayrılır.

DENİZ ISI ENERJİSİ ÇEVRİLMESİ [Ocean thermal energy conversion] Deniz yüzeyinde güneşle ısınan su ile yüzeyin altındaki soğuk su arasındaki ısı farklarından yararlanmak suretiyle enerji üretilmesi yöntemİ.

DENİZ KİRLİLiĞİ SÖZLEŞMESİ [MARPOL = Marine Pollution Convention] Uluslararası Deniz Kuruluşu'nun (IMO) önderliğinde kabul edilen ve yakıt taşıyan tankerlerin deniz kirliliğine yol açmalarını önlemek amacıyla oluşturulan sözleşme.

DENİZ KİRLİLİGiNİ İZLEME PROGRAMI [MARPOLMON = Marine Pollution Monitoring Programme] Deniz Kirliliği Sözleşmesi'nin bir uygulaması.

DENİZ SEDDİ [Seawall] Sahili koruyan ve iç kısımlara yönelik taşkınları önleyen, sahil şeridindeki sağlam duvar.

DENİZE ÇÖP DÖKME [Ocean dumping] Lağım çamuru, taranmış materyal, sanayi atıkları ya da diğer maddelerin de içinde bulunduğu atıkların denize dökülmesi.

DEPREM ZARARLARININ AZALTILMASI [Earthquake hazard mitigation] Tahmin, uyarı sistemleri ve özellikle depreme dayanıklı yapı İnşası gibi yöntemlerle, depremlerin insan yaşamına ve mallara verebileceği zararların asgariye indirilmesi.

DERİN DENİZ DİBİ BÖLGESİ [Abyssal-benthic zone ] Okyanusun en derin yerleri.

DERME ÇATMA KONUT [Jeny built housing] Genellikle hemen kar etmek için yetersiz malzeme ve işçilikle inşa edilen konut.

DESİBEL [Decibel] Sesin şiddetinin ölçülmesinde kullanılan uluslararası birim. Kısaca dB olarak yazılır.

DESiBEL A [dEA=decibel A] İnsanın hassas olduğu frekanslara daha fazla ağırlık veren gürültü ve ses ölçme birimi.

DETERJANLAR [Detergents] Yaygın olarak kullanılan, yüzey aktif temizleme maddesi. Bakterileri ve organizmaları da yok eden deterjanlar su kirliliğinin başlıca nedenlerinden biridir.

DETRİTUS [Detritus] Göllerin yâda ormanların dibini tabanını zenginleştiren ayrışmış madde.

DEVRİ SÜREÇ [Circular process] Atıkların yeniden işlenip kullanılır hale getirilmesi; atıkların yeniden kullanımı.

DEVRİDAİM [Flow through]Kesintisiz dolaşım.

DEZENFEKSİYON (MİKROPSUZLAŞTlRMA) [Disinfection] Hastalık yapıcı organizmaların, sözgelimi, klorlama yoluyla yok edilmesi.

DIŞ KAYNAKLI KİRLİLİK [Imission] Uzaktaki bir hava kirlilik kaynağı nedeniyle oluşan yerel hava kirliliği.

DIŞ KITA SAHANLIĞI [DCS = outer continental shelf] Bir ülkenin kıyılarında, birkaç kilometreden 400 kilometre uzaklıklara kadar uzanabilen ve genellikle ait olduğu ülkenin, petrol, gaz ve mineral kaynakları bakımından yararlanma hakkına sahip olduğu kabul edilen deniz bölgesi.

DlŞKI      ORGANİZMALARI [Fecal        coliform      organisms] İnsanların ve hayvanların bağırsaklarında bulunan bakteri grubu; bu organizmaların çevre sularındaki varlığı, hastalık yapan organizmaların da bu sularda varlığının işareti olarak kabul edilmektedir.

DIŞSALUKLAR [Externalities] , Başkalarının etkinliklerinin bir sonucu olarak bir toplumsal grubun ödemek zorunda kaldığı sosyal maliyet yâda elde ettiği sosyal fayda.

DİELDRİN [Dieldrin] Oktaloks diye de bilinen, klorlu hidrokarbonlar sınıfından beyaz kristalimsi tarım ilacı. Birçok haşarat açısından zehirli etkiye sahip ve bazı kuşlar için de öldürücüdür.

DİFFÜZÖR [Diffuser] Gaz veya sıvıyı karıştırıldığı ortama daha iyi dağıtmak amacı ile kullanılan ve besleme borusunun ucunda bulunan ince delikli aygıt.

DİMETİL SÜLFİT [DMS] Oksitlendiğinde asit tortul­anmasına katkıda bulunan, kirlilik koşullarında planktonların ürettiği kimyasal madde.

DİNLENME SİSTEMİ [Recreation system] Topluluğa dinlenme eğlenme olanakları sağlayan tesislerin ve programların bütününü ifade etmek için kullanılan terim.

DİOKSİN [Dioxin] Bitki öldürücülerde bulunan, son derece zehirli maddeler kümesi.

DİC [Dissolved inorganic carbon] Çözünmüş inorganik karbon.

DİP [Dissolved inorganic phosphorus] Çözünmüş inorganik fosfor.

DİSTROFİK GÖLLER [Dystrophic lakes] Çok düşük kireç içeriğine ve yoğun humusa sahip bundan dolayı da suyun kahverengi renk aldığı göller.

DİYALİZ [Dialysis] Atık su arıtımında kullanılan, büyük organik parçacıkları küçüklerden ayırma yöntemi.

DM [Dry matter]Kuru madde.

DO [Dissolved oxygen]Çözünmüş oksijen.

DOBSON BİRİMİ [Dobson unit] Ozon ölçümünde kullanılır; bir dobson birimi, milimetrenin yüzde birine eşittir.

DOĞAL KORUMA ALANI [Nature preserve] Doğal çevrenin koruma ve inceleme amaçlarıyla korunduğu alan.

DOĞAL AYIKLANMA [Natural selection] Bazı organizma­ların belirli bir çevrenin koşullarına daha iyi uymalarından ötürü çoğalarak yaşamlarını sürdürmesi.

DOĞAL GAZ [Natural gas] Yerkabuğunun altında, belli jeolojik oluşumlarla gerçekleşen, metan ve hidrokarbonlar içeren yakıt.

DOĞAL KAYNAK [Natural resource] Çevrede doğal olarak gerçekleşen su, hava ve gaz gibi kaynaklar.

DOĞAL RADYASYON [Natural radiation] Esas olarak toprakta ve kayalarda ayrışan uranyumun yol açtığı, radon gibi gazlar çıkaran radyasyon.

DOĞRUSAL KİRLETİCİ KAYNAK [Line source] Bir doğru boyunca kirlilik emisyonu yâda deşarjı. Tıkanık bir çevre yolunda yol boyunca hareket halindeki trafiğin oluşturduğu hava kirliliği doğrusal bir kaynak oluşturur.

DOĞUM HIZI [Birth rate] Belirli bir grubun birim zamanda olarak ifade edilen doğum oranı. Belli bir a,lan4a her 1.000 kişilik nüfus başına yıllık doğum sayısı ise "kaba doğum hızı" olarak adlandırılır.

DOĞURGANLIK [Fecundity] Bir canlının doğurabilme yetisi.

DOĞURGANLIK HIZI [Fertility rate] 15-44 yaş arasında, doğurma çağındaki her 1.000 kadın başına düşen canlı doğum sayısı.

DOLGU [Riprap] Set erozyonunu önlemek için düzensiz biçimde bir araya konmuş kırık kaya, taş yâda betondan yapılma duvar.

DOLGU YAPILANMA [Infill development] Kent dokusunda yayılmış haldeki, genellikle küçük boyutta oldukları için boş kalmış arsaların konut yada konut-dışı amaçlarla yapılanması.

DOLGULU KULE [Packed tower] Kirli havanın dolgu maddesi (seramik parçaları, ağaç yongası vb.) doldurulmuş bir kuleden geçirilmesi ve bu arada dolgu materyalinin üzerine sıvı, püskürtülerek kirleticilerin soğurulması esasına dayalı kirlilik denetim aygıtı.

DOM [ Dissolved organic matter] Çözünmüş organik madde.

DMS [ Dimethyl sulfide ]Dimetil sülfit.

DNT [Dinitroto/uene ] Dinitrotoluen.

DUMAN [Fumes] Buharların              yoğunlaşmasından     yâda kimyasal tepkimeden oluşan, genellikle 5 mikrondan küçük solunabilir ve bulut görünümündeki uçucu katı parçacıklar.

DUMAN [Smoke] Sözgelimi kömür gibi bir yakıtın eksik yanması sonucunda oluşan, minik parçacıklardan ibaret, gözle görülebilir gaz halindeki süspansiyon.

DUMANÖLÇER [Smokemeter] Baca ve egzos gazlarının. Yoğunluğunu ölçmeye yarayan aygıt.

DURULTMA [Clarification] Çökebilir nitelikteki yüzen katı maddelerin çökeltme, havalandırma ve süzme yoluyla atık sudan ayrılması.

DURULTMA ODASI [Settling chamber] Yakma bacalarından yada sınai işlemlerden çıkan gazlardaki partikül maddelerin ön arıtımında kullanılan ve doğal bir çekme bacasıyla çalışan oda. Bu odada iri partikül maddeler yerçekimi etkisi ile çöktürülür ve toplanır.

DURULTMA TANKI[Settling tank] -pamlatmalı filtre veya' aktif çamur süreci sonunda kısmen arıtılmış atık suyun, sıvı ve katı bileşenlerin ayrılabileceği biçimde çökeltildiği tank.

DUV [Dangerous ultraviolet]Tehlikeli ultraviyole (morötesi).

DÜNYA ÇEVRE VE GELİŞME KOMİSYONU [WCED=World Commission on Environment and Development] Ekonomİk gelişmeyi yadsımayan, ancak dünya çevresini tehdit etmeyen çevre ve enerji politikalarının benimsenmesi gerektiğini savunan Brundtland Raporu'nu hazırlayan, Birleşmiş Milletlerin oluşturduğu bir komisyon.

DÜŞEY KALKIŞ VE İNİŞ [VTOL= Vertical takeof! and landing] Havaalanlarında alan ekonomisi sağlayan ve ayrıca geleneksel kalkış ve inişlerdeki belli tehlikeleri gideren düşey kalkış ve inişe elverişli uçak.

DÜZEY [Grade]Yer seviyesi.